şu adama ermeni piçi diyen cahil takımı okusun bu yazdıklarımı.
hrant dink türk düşmanı değildir.
''bu ülkede güvercinleri öldürmezler'' diyebilecek kadar bu toprakları seven, yazdığı bir yazının yanlış anlaşılması yüzünden hakkında türklüğe hakaretten dava açılan, kendini anlatmasına rağmen bazı faşitler tarafından anlaşılamayan ılımlı bir gazetecidir.
malatya da bir ermeni yetimhanesinde büyümüş, çok parası olmayan, ermeni diasporasıyla sorunlu bir türk vatandaşıdır.
fakat bu başlıkta bu adama küfür edenlerin zihniyeti yüzünden öldürülmüştür.
allah masumların canını alan tüm faşistlerin belasını versin.
hala insanların söyledikleriyle yargılandığı bir ülkede yaşadığımızı aynı zamanda bu ülkede katilin hırsızın tecavüzcünün aydın kafaların üstünde görüldüğünü bize bu gün bir kez daha hatırlatan zattır kendisi.
sonsuzluğa uğurladık 7 yıl önce. adalet mide bulandıran bir kelime oldu 12 senedir. ve onun yanına da uğramadı maalesef.
ermeni değilim ama faşizme inat kardeşimsin hrant!
öldürülmeden bir sene önce antalya da bir konferansta vural savas ve k.kerincsiz ile cok sert tartısmıs ve bu ülkenin asli unsuru olmadıgımı biliyorum demistir. bkz. bugünkü akşam gazetesi.
hepiniz hranttınız ya hatılatayım, dedim. geride kalanlarına da bi yardım etmek, bi iyilik yapmak istersiniz belki.
sana ne yazayım bilmiyorum ahparik sen ölmeden doğrusu öldürülmeden çok önce başka bir sözlükte bu ülkeyi ve insanlarını kendisini mahkemeye verenlerden daha çok seven yurtsever demiştim, az bile.
yarın yine o şerefsizce vurulduğu, sere serpe yattığı yerde anacağımız aydın, gazeteci.
anarken tabi, ırkçılığa gericiliğe lanetler okumayı da ihmal etmeyeceğiz.
ölümünden doğrudan sorumlu olan iktidarın yarattığı karanlığı bu ülkeden def etmeden bize rahat olmadığını söyleyeceğiz yine.
sadece sevdiklerimiz için değil, pisi pisine bir hiç uğruna öldürülenler için de üzülüp bir şeyler yapmak için savaşırsak işte o savaş özgürlük için olacaktır.
karardi karadeniz aca' ne oldi bize
bu sene da funduklar gülmedi yüzumuze
topla topla bitmeyi çay da para etmeyi
tarladaki lahana o da bize yetmeyi
yastığumuz çürudi döviz aldi yürudi
hamsi da tutamaduk karadeniz kurudi
seçim zamani geldi da astiler bayraklari
çayırlarda çürudi nenemun ayakları
bu sinavlar, yasalar hep yolları tıkadi
tarikatlar mafyalar beyinleri yıkadi
gökten şimşek çakayi yoldan seller akayi
fakiri çalup soyan (amerikan uşağu) ankara'ya çıkayi
sahil yoli (barajlari) yaptiler paralari kaptiler
üç beş kuruş liraya memleketi sattiler
ha bu yalan dünyanun çilesini çekerum
memlekeri satanun anasini severum
hakli olani değil de haksizi koruyiler
doğruyu söyleyeni (doğrusuni yazani) arkadan vuriyiler.
diren karadeniz şarkısının son kısımda bahsedilen kişidir.
gün güne prangalı gibi zor şafaklarda galebe çalarken yıllar adeta fütursuz, müstehzi. yeni güne esnerken mahmur edalı, bir bakarsınız yılların katarı geçip gitmiş. o gün cumadan cumartesiye değil yeni numaralı bir yılda şaşkınsınız.
bir hadiseyi hatırlarken eskidiğinizi, eksildiğinizi de hatırlar gibisiniz.
türkiyede yaşıyorsanız, gün ay yıl, yok oluşların, hüzünlerin, acıların baladı. sevinçleriniz, belki mutluluklarınız yarım kalmış, elinizden düşmüş kitap gibi, nerede kaldığınızı hatırlayamadığınız.
sevgilinize ilanı aşk ederken, belki hasretle sarılırken bir anda donar kalırsınız. diliniz tutulur, kolunuz kırılmış gibi düşer, gözleriniz ufukta maviyi göremez olur, mavi durur, yeşil solar, son nefes gibi ah, bir çığlıktır.
kendiniz için değil, ülkeniz için, göremediğiniz dünya insanlarını düşünerek yaşıyorsanız, her saniye büyük kaybedişlerde kavrulur yüreğiniz. çocuk göz yaşı kadar masum kanarsınız her salise, saniye.
hey allahım bu zelzele bir bitse, nafile duadır zaman.
yaşamak, kaybedişleri hatırlamaya mahkumiyet, hayat böyle bir cezadır.
tanırdım hrantı, çok yakından değilse bile, bir kaç adımdan işte öyle. 1996-97 yılları mıydı tam hatırlamıyorum, agos gazetesi için parti mi diyorlar, işte neyse, yenikapının oralarda bir yerdi galiba, gittik. renk ahenk bir çok kadın erkek ve hatta çocuklar, hafif bir müzikte var mıydı, belki sarı gelin, mümkün. çocuklar koşuşurken kocaman bir adamın ayaklarına çarpıyor gibi neşeli, cıvıl kahkahalar. bir arkadaşın uzattığı kırmızı şarap elimde, vaftizi bekleyen bebek gibi belki ürkek, ama tanımak için bakıyordum insanlara, yüzlerine. kiminle göz göze gelsek, sanki kırk yıllık tanış gülümsemesi. aslında nelik önemli değil belki ama, çok tanıdım, arkadaşım da vardı üstelik ermeni. t.i.p. 1965lerde, aynı ilçeden sarkis çerkez, bogos bedikyan, yine aynı ilçeden nişan, daha bir çok arkadaşlar. bazen yine yenikapıda meyhanede yada sarkisin ahşap evinde, kah içer, kah siyaset pazarı. tam geçerken bunlar aklımdan, koca adam yaklaştı, benim ufarak ama tombik kardeşimi bir havalandırdı, kocaman bir kahkaha. tokalaştık. o kadar güzeldi ki yüzü, hele gülüşü, yağız bir mitoloji kahramanı edalı. kim bilir bakışlarında prometenin ateşi çalarken ki muzip gülümseme. agos belki onun için ateşti, çalmıştı olimpostan. ve sonra bir gün, günlerden hangi gün hatırlamıyorum, tanrılar prometenin hıncını hranttan çıkardılar. o güzel yüzü soldurdular. upuzun yatar görünce bir feryat koptu bağrımdan. upuzun adam, yerdeydi, kızı karısı kulaklarımda çığlık. evet o gün hepimiz hranttık ve öldük.
karanlık dehlizlerde kaybolan büyük cinayete kurban giden vatandaşımız.Erhan abi açıkladı;' cinayeti ali fuat ve ramazan akyürek emniyet müdürleri işlettirdi'.