hrant dink kimdi neden öldürüldü sorunsalı

entry2 galeri0
    1.
  1. Öncelikle yazıma başlamadan önce küçük bir öfke gösterisi yapmak isterim. zamanında "kürdü dışlayan da bölücüdür." diye bir başlık açmış kürtçü olmuştum. halbuki burada yüce önder mustafa kemal atatürk'ün lozan antlaşması'na koydurttuğu "kürt-türk" tek vücuttur maddesini hatırlatma gayesindeydim.

    Ardından türk milletinin barbar olmadığı ve bilge bir millet olduğunu anlatmak için "şu iğrenç barbar türkler" adı altında ironiyle karışık bir başlık açıp belgelerle türk milleti'nin barbar olmadığını ve diğer milletlerden de farkı olmadığını anlatma gayesi taşımıştım. ancak bu sefer de faşist oldum.

    tabii bu esnada bunlar gibi sayısız başlık açtım ve bana herkez bir sıfat layık gördü. kemalist diyen oldu, kürtçü diyen oldu, faşist diyen oldu, dinci diyen oldu. o yüzden biliyorum ki bu yazıyı okumadan bir çok kişi bana popülist züppesi diyecek.

    bana bir şey demeden önce lütfen kendinize bakın. ben hiç bir düşünce sistemine bağlı olmayan atatürk'ün dediği gibi "ben sadece akılcıyım." mantığında yaşayan birisiyim.

    şimdi yazımıza geçelim bu kadar öfke gösterisi yeter sanırım. unutmadan bu yazı öldürülen tüm gazetecilere ve ömrünü halkını aydınlatmaya ayıran ünlü düşünür ve komedyen george carlin'e itaf edilmiştir.

    -----------------------------------------------------

    a)hayatı:

    Hrant Dink Agos gazetesi yazarlarından birisiydi. 1954 yılında malatya'da doğdu. 1961 yılında ailesi ile birlikte istanbul'a geldi. ancak mutlu günler uzun sürmedi. anne ve babası boşandı. ardından beklenmedik bir kaderle tanıştı. kendisi pek çok talihsiz insanın yaşadığı gibi gedikpaşa yetimhanesi'ne yerleştirildi. iki kardeşiyle birlikte. Hrant Dink bu esnada sol siyasetten etkilendi. Türkiye Komünist Partisi ile paralel siyaset yapmaya başladı. yakalandığı taktirde ermeni cemaati de olaylardan etkilenmesin diye adını "fırat" olarak değiştirdi. Liseyi bitirdikten sonra istanbul fen fakültesi zooloji bölümünü kazandı. bir süre sonra yetimhanede birlikte büyüdüğü rakel ile evlendi. kendisi gibi anadolu'dan gelen kimsesiz ve fakir çocukların yetiştiği "tuzla ermeni çocuk kampı"nı yönetmeye başladı. bir yandan da kardeşiyle birlikte açtıkları yayınevi ve kırtasiye gibi işlerle uğraşmaktaydı. çocuk kampına devlet el koydu ardından da haliyle kamp kapatıldı. askerliğini denizli piyade alayı'nda 8 ay kısa dönem er olarak yaptı.,
    Bazı gazetelerde kitap eleştirmeni olarak yazım hayatına başladı ve bazı basım hatalarına yaptığı göndermelerle adını duyurmaya başladı.

    kendisi "istanbul ermeni patrikhanesi"ne "ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor eğer kendimizi doğru anlatırsak ön-yargılar kırılır" diyerek bir türkçe-ermenice gazete çıkarmayı önerdi. 5 nisan 1996 yılında ilk sayısı yayımlanan agos gazetesi'nde kuruculuk, başyazarlık gibi görevleri üstlendi. yazılarında türkiye'deki her etnik topluluğun barış içinde yaşaması gerektiğinin altını çizen dink, aynı zamanda ermeni cemaatinin patrikhane dışında sivil bir merkezi olması gerektiğini de söylüyordu.

    b)düşünceleri ve yazıları:

    kendisi herzaman türk-ermeni dostluğunu savunmuş ve bunu da "türkler içlerindeki ermeni, ermenilerde içlerindeki türk öfkesini yenmedikçe sorunlar sona ermeyecektir." sözleriyle defalarca özetlemiştir. kendisi ermeni milleti'nin türk milleti ile olan sorunlarını 1915 olaylarına değil avrupa'lı ülkelerin politikalarına bağlamıştır. ermeni diasporası'na karşı türkiye'nin yanında bir çok yönden yer almıştır. ancak kendisinin şöyle de bir sözü vardır. "türk”ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, ermeni’nin ermenistan’la kuracağı asil damarda mevcuttur" bu söz tarihte katledilen pek çok aydın gibi eksik bırakılmıştır. bir söz içinde bulunduğu yazıda anlam kazanır. tek başına bir anlamı olmaz. şimdi sizinle bu sözün geçtiği hrant dink'e ait yazıyı paylaşacağım. humanist züppe demeden önce belki bir umut gözünüz kayar da okursunuz diye önemli kısımlarını yazıyorum.

    işte o yazı:

    --spoiler--
    “diasporanın ilk kuşakları için ayakta kalabilmenin, tükenmemenin adı olan bu inat, üçüncü ve dördüncü kuşaklarla birlikte gerçekleri dünyaya kabul ettirme inadına dönüşmüştür. işte bu inadın ortaklaşmış hali ermeni diasporasının ruhsal pozisyonunu yansıtır. bu ruhu sürekli tutmak ise ermeni kimliğini yaşatmanın temel aracı durumundadır”

    “ermeni halkının travmatik hastalığı hâlâ sürmektedir ve kimliği asıl kemiren ve tüketen de bu sağlıksız ruh halidir… ermeni kimliğinin bugünkü yapısını şekillendiren ve ermeni kimliğinde bir tür kanserojen tümör işlevi gören asıl etken ‘türk’ olgusudur… yaşanılan birliktelik öylesine derindir ki bu birlikteliğin bozuluşunu ihanet olarak görmekher iki tarafın da kullandığı karşılıklı bir argümandır. ermeni milletini sadık millet olarak adlandıran ancak daha sonra ihanet ettiklerini iddia eden türk görüşü karşısında, ermeniler 1915’te yaşananları salt bir halkın topluca imhası olarak yorumlamaz; bunun aynı zamanda asırlar süren ilişkiye ihaneti de içinde barındırdığını belirtirler”.

    “ermeniler ve türkler birbirlerine bakışlarında klinik iki vaka durumundadırlar. ermeniler travmalarıyla, türkler de paranoyalarıyla. içinde debelendikleri bu sağlıksız halden kurtulmadıkça -türkler belki değil ama- ermeniler’in kendi kimliklerini sağlıklı şekilde yeniden yapılandırmaları mümkün gözükmemektedir. özellikle türkler 1915’e bakışlarında empatik bir yaklaşıma girmedikçe ermeni kimliğinin sancılı kıvranışı devam edecektir. sonuçta görülüyor ki işte ‘türk’ ermeni kimliğinin hem zehri, hem de panzehiridir. asıl önemli sorun ise ermeni’nin kimliğindeki bu türk’ten kurtulup kurtulamayacağıdır”.

    “ermeni kimliğinin ‘türk’ten azad olmasının görünür iki yolu var. bunlardan biri, türkiye’nin (devlet ve toplum olarak) ermeni ulusuna karşı empatik bir tutum içine girmesi ve nihayetinde ermeni ulusunun acısını paylaştığını belli edecek bir anlayış sergilemesidir… ikinci yol ise bizzat ermeni’nin ‘türk’ün etkisini kendi kimliğinden atması… esas olarak tercih edilmesi gereken yol da budur”.

    “ermeni kimliğinin sağlığını fransız’ın, alman’ın, amerikalının ve ille de türk’ün soykırımı kabul edip etmemesine endeksli bir durumda bırakmak, ermeni dünyasının artık terk etmesi gereken bir hatadır. gayrı bu hatadan uzaklaşmanın ve ‘türk’ü ermeni kimliğindeki bu etkin rolünden ötelemenin zamanı gelip de geçmiştir… kimliksel dinginliğini ‘türk’ün olumsuz ve kayıtsız varlığına kilitleyen ermeni dünyasının, tüm ortak performansını dünya üzerinden ‘türk’e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, ne yazık ki kimliğin uyanışını erteleyen koca bir zaman kaybından başka bir şey değildir… ermeni kimliğinin ‘türk’ten kurtuluşunun yolu gayet basittir:‘türk’le uğraşmamak… gayrı ermenistan’la uğraşmak”.

    hrant, diaspora’ya, boş yere zehirlediği kanını temizlemeyi önermektedir:“türk”ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, ermeni’nin ermenistan’la kuracağı asil damarda mevcuttur."
    --spoiler--

    burada türk'ten boşalacak zehirli kandan kasıt ermeni diasporası'nın zehirlediği türk kanıdır. diaspora'nın zehirlediği kan boşaltılıp yerine dostluk ilişkileri kurmak isteyen ermeni milletin kanı getirilmeli ve kardeşlik yeniden perçinlenmeli denmektedir.
    ancak bu söz anlaşılamamış ve kendisi "ya sev ya terk et" nidalarıyla yuhalanmıştır. kendisine bu yazıdan dolayı 301. madde yani türklüğe hakaret maddesinden dava açılmış, bilirkişi raporu "türklüğe hakaret etmemiştir." denmesine rağmen aksi karar çıkmıştır.

    Dink'in türk düşmanı olamdığını şu olay dahi anlatmaya yetecektir.
    Hrant dink ve nihat genç'in de katıldığı doğu konferansı aydınlar heyeti'nde çok ilginç bir olay yaşanmıştı. konferans ermenistan'da düzenlenmişti. ve haliyle hrant dink'in dediği gibi daha küçücük yaşta türk nefretiyle büyütülen insanlar salondaki türk aydınları yuhalayınca hrant dink ayağa kalkarak katılımcılara yaklaşıp şu sözleri söylemişti.

    "siz benim kardeşlerimi nasıl yuhalarsınız!" salonda bir sessizlik oluşmuş ve türk nefreti ön-yargılarıyla yetişmiş bir nesil bir an olsun en azından türk'ü dinleme meziyetine erişmişti.

    gene hrant dink günümüz atatürk hayranlarının başında gelen ve cumhuriyet savunucusu nihat genç'le bir muhabbetinde şöyle söylemişti.

    nihat genç kendisine " hrant, bir gün başbakan olsaydım sizin kiliselerinizi onartacağım," dediğinde "ben de camiilerizi eski zamanlarındaki ihtişamına kavuşturacağım." diyecek kadar bu toprakların çocuğuydu.

    hrant dink'in düşüncelerini yazılarını okuyarak daha net anlayabilirsiniz. şimdi size işlenen cinayet ve davasındaki amacı anlatmak istiyorum.

    c) işlenen suikast ve arkasındaki gizli amaç:

    suikasti işleyen kişi suikast sonrasında karakola gittiğinde türk polisiyle birlikte türk bayrağı'nı önlerine alıp fotoğraflar çektirmişti. ve kendisine cinayeti neden işlediği sorulduğunda "bana türk'ün kanına pis dediği söylendi." diyecek kadar da konu hakkında bilgisizdi. ogün samast bir duruşma sonrası kaldığı cezaevine getirildiğinde çok ilginç bir olay yaşanmıştı. kendisi bir an polisin elinden kurtulmuş cezaevinin penceresinden bağırarak şu cümleleri söylemişti.

    "devlet beni kullandı!" kendisi bu sözleri söyledikten sonra yaka-paça tekrar atılması gereken yere atıldı. dava sürecinde türk bayrağı elindeyken birlikte karakolda fotoğraf çektirdiği polisler asla soruşturmaya dahil edilmedi ifade almaya dahi çağrılmadı.

    peki sizce bu cinayetteki amaç neydi? amaç aslında çok açık. hükümetin silahı durumuna gelen adaletten yoksun "özel yetkili mahkemeleri"ne verdirilecek kararda amaç gayet açık seçik duruyordu. o amaç, cinayeti hayali ergenekon'a yıkmak ve bu ülkenin muhalefetini, gerçek atatürkçüleri ve gerçeklerin farkında olup iktidara karşı gelmiş ama içeri atılmış aydınları daha da batağa saplatmaktı.

    yani hrant dink'i, nihat genç gibi bir çok atatürkçü, muhalefet yazarın arkadaşını öldürüp bir de suçu onların üstüne yıkacaklardı. ama olmadı. şimdi de kendisi hain ilan edildi.

    bu yazıda pek çok kaynaktan faydalanılmıştır. isteyenler kaynakça'yı özel mesaj ile öğrenebilir. istemeyenler ve okumayanlar şimdiden humanist züppe diyebilirler.

    ikisine de eyvallah.

    not: bu yazı yazılırken john lennon'un working class hero şarkısı dinlenmiştir. adaletten yoksun ülkemde bana bir nebze olsun adaleti hissettirebilen bu şarkıyı herkeze öneririm.

    7 ...
  2. 2.
  3. mehmet amca kimdi? neden öldü sorunsalıyla aynı paraleldedir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük