neresinden baksan bir başka: hos cakal hosca kal hoscakal gibi. zaten baska da bir halt olmaz. ama kullanmasını da bana karsı kullanılmasını da severim. böyle havaya egzantrik ve duzgun konusma havaları katıyor ya, bir hos tutuyor insanı.
beklediğim hiçbir duraktan sana kalkmıyor otobüsler
martılar sabahları adınla uyandırmıyor beni
içtiğim çayın eski tadı da yok mesela
kimse yerini tutmuyor anlasana
aşk çırıpçıplak savunmasız bıraktı beni
aynalara da kendime de düşmanım bu aralar
hatırlar mısın bilmiyorum ama en çok sevdiğim şeydin bir zamanlar
varsın sabah olmasın diyorum her gece
her sabah yeniden lanet ediyorum uyandığıma
gözyaşım yetmiyor artık hıçkırıklarıma
keşke beni öldürseydin mesela.
hani bazen söylemek istedikleriniz olur da sanki kelimeler, boğazınıza gömülür kalır, yukarı çıkamaz. ağzınızdan tek kelime çıkmaz, çıkamaz. zorlarsınız ama yine de söyleyemezsiniz istediklerinizi ... işte o yoğunlukta ağzınızdan çıkan tek kelimedir hoşçakal. bazen bir sevgiliye, bazen en yakın arkadaşa; ama söyleyemediklerinizin zamiridir, hoşçakal.
adamı paramparça eden bir şebnem ferah şarkısı. ufak, kendi gözünde önemsiz bir ayrılık hikayesi olan ama o insanı birazcık da olsa sevmiş bir insanın bile en azından gözlerini doldurur. bir adım ötesi ise hüngür hüngür ağlatmasıdır.