hoşçakal

entry380 galeri7 video4 ses1
    51.
  1. çok derin anlamları olan, insanın hayatında iz bırakan ve geçmişle gelecek arasında bir köprü olan söz.
    1 ...
  2. 52.
  3. tek anlamı hep mutlu kal olan depresyon öncesi duyulduğu için bünyede ağır etki bırakan son derece sıradan veda sözü.
    1 ...
  4. 53.
  5. ılımlı bir veda cümlesidir.
    1 ...
  6. 54.
  7. Seni ararken kendimi kaybetmekten yoruldum
    Bulduğumu zannettiğimde kendimden ayrı düştüm
    Bu garip bir veda olacak
    Çünkü aslında hep içimdesin
    Ne kadar uzağa gitsem de
    Gittiğim her yerde benimlesin
    Söylenecek söz yok
    Gidiyorum ben...

    Hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal
    Ben bir kısrak gibi gelmişim dünyaya
    Şahlanıp gitmek içimde var
    Hoşçakal...

    Biraz su biraz yeşillik her yer benim evimdir
    Taşırım dünyayı sırtımda
    Her dil benim dilimdir
    Ama söylenecek söz yok gidiyorum ben
    Hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal, hoşçakal
    Ben bir kısrak gibi gelmişim dünyaya
    Şahlanıp gitmek içimde var
    Hoşçakal...
    **
    6 ...
  8. 55.
  9. kapıların sert kapanmadığını tekrar dönme şansınızın olduğunu belirten hüzün kokan kelimedir.
    2 ...
  10. 56.
  11. bu garip bir veda olacak cünkü aslında hep icimdesin,ne kadar uzağa gitsem de gittiğim her yerde benimlesin...*
    2 ...
  12. 57.
  13. dokunaklı bir ses tonu ile söylendiğinde insanı duygu seline götüren söz.
    1 ...
  14. 58.
  15. "yoksun; kardan adam(k)lar büyütüyordum bir dağ kasabasının serinliğinde, yüzüme tipiyordu ellerinin soğukluğu ve ben ışıklı bir çam ağacı gölgesinde oturmuş lugatıma kattığın yeni kelimeleri ve giderken götürdüğün mecaz anlamları düşünüyordum... noktaları birleştirmemizi ve hatta şaşı bakıp şaşırmamızı "emrediyordu" ilahi adalet, ben inandığım tüm "kutsal", "tutsak" ve "yasak" değerlere inat üşüyordum ve tüm ana haber bültenlerinde "yılın ilk karı" haberi oluyordum sanki... varsayımlardan, "yok canım"lardan başlamıştım yürümeye sanıyorum bir aralık soğuğuydu yine; erimiş buzlar vardı radyomun cızırtısında ve ben sessizliğinden yeni "sen"ler türetmece oynuyordum...

    yoksun.. oysa ben ne zaman döksem gözyaşlarımı, sana sığınıyordum.. en sevdiğim şarkının coşkusunda hıçkırıyor apansızca, sana koşuyordum tüm çaresizliğimle, seni sayıklıyordum ulu bir cami dinginliğinde.. sana dolanıyor, sana büyüyor, seninle büyüyordum bir çocuk beyazlığında ve karlar yağıyordu kendi ellerimle ördüğüm şeker pembesi beremin ponponuna.. sen yoktun.. kırmızı bir şarabın çalkantısında, elimde elma şekerim, eski bir fotoğraftan kalma kocaman çocuk gözlerimle bir arkadaşımı seyrediyordum zaman adında ve bir trafik kazası haline geldiğinde gözlerimden akan yaşlar -üstelik arkadan çarptıkları için suçlulardı da-, "adını ağlıyordum" sayısını bilmediğim aylardan sonra hıçkıra hıçkıra..

    yoksun.. şehre usul usul kar(bonmonoksit) yağıyordu ve şairin de dediği gibi "kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu (ana) haber bültenleri".. sevişirken buğu yaptığım araba camlarına nefesimle ismini yazıyordum kimseler görmeden ve hiç basılmamış karlara basmak gibi seviyordum seni; hiç gidilmemiş bir şehir gibi keşfediyordum yokluğunda "adını ağlamayı".. bir dizi sahnesi oluyordun bazen şehrin bir yakasında; bazen bir şehirden diğerine ağlayıp dönmüş kaça(ma)k bir feribot yolcusu. öylesine başlanmış her satır sana tamamlanıyordu tek bir noktasını dahi koy-a-madan, öylesine diziliyordu artık noktalama işaretleri anlam aramaksızın keyfe keder ve öylesine güzeldin ki içimde; kurmaya korkuyordum sıfat tamlamalarını güzelliğine hakaret olur diye..

    yoksun.. yokluğuna şarkılar adamak kolay olandı oysa ben zoru seçmiştim.. yıllar dönüp gelirken bizi bulmaya başka yıllarda aynı günlerde; iki farklı duvarın acıklı saatlerinde, ben bir fon müziği eşliğinde "bu kalpsiz dünyayı sevebilmek için" gözlerinden dışarıyı izliyordum.. dışarıda usul usul kar yağıyordu ve sen kimbilir hangi şehirlerarası otobüsün camına dayamıştın başını da akıp gidiyordu beyaz kesik çizgiler sollamaya teşvik edercesine.. konuşacak gibi oluyordun; "sus!" diyordum içinden bir yerden, tüm kalbimle duymanı diliyordum.. "sus! yoksa düşerim" diyordum, duyuyor muydun bilmiyorum ama ben sana "daha fazla söyleme" diye yalvarıyordum..

    yoksun.. istanbuldan nefret ettirdiler yokluğunda; aralarında kısacık mesafeler olan iki oda bir salon aşklarından mahrum ettiler beni üstelik bir yandan da yalnızlığa mahkum ettiler.. bir apartmanın 3. katında ölü bulundu rengi kan kızıla henüz dönmüş saçlarım ben 12. katın camında çayımı içip lapa lapa yağan karı keyifle seyrederken.. cinayet romanlarına, korku filmlerine taş çıkartırcasına oynadılar rollerini, hem yazmaya hem yönetmeye kalkıştılar hikayemi... başrollerimi çaldılar, sustum; oysa kulağına fısıldayacak çok mutsuzluğum vardı daha.. bilirdim anlardın; çünkü yılbaşı alışverişinde aynı eldivene göz dikmiş iki yabancıydık biz; birbirine yabancı iki romantik komediydik tesadüfen çalan şarkılarımızla.. oysa hayat!..

    yoksun..

    ..bu şehre sabah kar düştü..

    ..gördüğüm her şey adı "ho$çakal" olan bir düştü.."
    7 ...
  16. 59.
  17. tvlerde hiç dönmeyen bir adet klibe sahip şebnem ferah 45liği. neden dönmediği yorumlarda yazıyor.

    http://www.ktunnel.com/in...cb040e461b28c04be5dd18240
    0 ...
  18. 60.
  19. hüzün kokan kelime. söyleyen hiç geri dönmeyecek birisi ise bu koku uzun zaman genizinizi yakar.
    1 ...
  20. 61.
  21. şebnem ferah'ın ağzından daha da acıtan kelime. itiraf edeyim sözlük, ağlatıyor beni o kadın bu şarkıyı her söylediğinde... nasıl bir yorumdur, nasıl sözlerdir onlar öyle...
    0 ...
  22. 62.
  23. 63.
  24. bu garip bir veda olacak
    cünkü aslında hep içimdesin
    ne kadar uzaga gitsem de
    gittigim her yerde benimlesin

    söylenecek söz yok
    gidiyorum ben

    hoşçakal.

    şebnem ferah
    1 ...
  25. 64.
  26. sevgiliye son söz olarak söylenmesi en çok can yakan, o minik kalbi burkan.
    1 ...
  27. 65.
  28. kazim koyuncu'nun ne kadar büyük bir adam olduğunu anlamamı sağlamış şarkıdır. öküzün teki olduğumu bilmesem oturur ağlarım ben bu şarkıyı dinlerken.
    3 ...
  29. 66.
  30. kullanıldığı yere, kişiye göre etkiside değişen veda sözcüğüdür. son söyleneni en zorudur, yüreğin ipini çeker bedeniniz sallanır kalır ucunda.
    1 ...
  31. 67.
  32. kazım koyuncu'nun ve tüm zamanların en iyi veda şarkısıdır.

    hani bazen gitmek zorunda kalır insan. istemeden.. kendisi için değil.. gitmesi gerektiği için.. o'nun iyiliği için.. o istediği için gitmelidir. o'nun için o'ndan vazgeçmelidir. kalbi paramparça olduğu halde, tek bir parçası bile o'nda kalmamalıdır..milyonlarca parçanın hepsini o'na göstermeden toplar, yıllardır biriktirdiği gözyaşlarını zehir gibi acı bir tebessümün arkasına gizler.. vakit, kanırtan bir veda vaktidir artık. işte o anda söylenecek milyonlarca sözcük gelir dilinin ucuna ama hepsini çöpe atar..hoşçakal bile demek gelmez içinden. sadece "bu şarkıyı dinle tamam mı" der ve gider. gider.. ama artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır, paramparça kalbin her bir parçası her gün içine batacak, her gün bir damla gözyaşı kimse görmeden akıp, hatıraların üstüne damlayacaktır. artık hayat daha zor, renkler daha solgun, yürek daha ölgündür.
    3 ...
  33. 68.
  34. 69.
  35. 70.
  36. Bugün damarlarimda kan yerine ayrilik dolasiyor
    Bugün ellerime ellerin yerine yalnizlik dokunuyor
    Ve ask simdi cok uzakta uyuyan bir cocugun kalbidir
    Ve ask simdi cok uzakta uyuyan bir cocugun kalbindedir
    Bugün parmaklarima saclarin yerine sessizlik dolaniyor
    Bugün bana kollarin yerine karanlik sariliyor
    Ve ask simdi cok uzakta uyuyan bir cocugun kalbidir
    Ve simdi bir kalbi bir bendenden ayirip gitmenin tam vaktidir
    Hoscakal?

    Bugün damarlarimda kan yerine ayrilik dolasiyor
    Bugün ellerime ellerin yerine yalnizlik dokunuyor
    Ve ask simdi cok uzakta uyuyan bir cocugun kalbidir
    Ve simdi bir kalbi bir bendenden ayirip gitmenin tam vaktidir
    Hoscakal?

    (bkz: Cem Adrian) - (bkz: Emir) dinle dinle bıkma sarkısı.
    3 ...
  37. 71.
  38. söz ve müzik şebnem feraha ait olan muhteşem şarkı sözleri ancak bu kadar anlamlı olabilirdi.
    0 ...
  39. 72.
  40. sözleriyle bir kez daha şebnem ferah'a tapma nedenimdir.
    ...
    bu garip bir veda olacak çünkü aslında hep içimdesin
    ne kadar uzağa gitsem de gittiğim her yerde benimlesin
    söylenecek söz yok, gidiyorum ben,hoşçakal!

    şarkının ilk dizeleri ve şu yukarıda yazdıklarım, ne kadar yoğun da olsa duygular, hepsinin sonu aynı, sadece bir hoşçakal demeyi gerektiriyor hepsi o kadar işte diye düşündürtüyor bana.ümitsizce yazılmış diziler sanki, son derece depresif derken,şunları haykırıyor minik dev kadın:

    biraz su, biraz yeşillik her yer benim evimdir.
    taşırım dünyayı sırtımda, her dil benim dilimdir.

    az önceki umutsuz dizeler gitmiş yerine,her şeye yeniden başlayabilirim,evet ben aslında güçlüyüm,ayaktayım,senle ya da sensiz de dönüyor,dönecek dünyam,hayat devam edecek vb. klişelerden (klişe belki ama gerçek) oluşan,her şeye rağmen ümit taşıyan insan modeli portresi çizmekte minik dev kadın.

    işte şebnem şarkılarını bu yüzden seviyorum. bu kadar hayata dair, gerçek,içten şeyler yazabilmesi,söylerken de hissettirebilmesi muhteşem bir şey.
    3 ...
  41. 73.
  42. düş sokağı sakinlerinin güzel bir şarkısı.
    sözleri;

    zaman durdu
    bir gurbet olmuşken ankara yüreğimde
    ellerim tutuldu sanki dudaklarım kendime kilitlendi

    hoşçakal sevgilim
    yüreğim durdu
    ne de heyecanla çarpardı
    sana dokunurken ellerim

    tenin beni örterken sevgiyle
    hoşçakal sevgilim
    yaşam durdu kapanıyor gözlerime dünya
    nerede mavi mutluluklar

    nerede sevdamız ve yarın umutlarımız
    hoşçakal sevgilim
    zamanım doldu
    hep birşeyler vermeye çalıştım sana

    bir ömrümü yalnızca sevgi vererek geçirebilirdim
    ama sizin vermeye pek değil, hiç vaktiniz olmadı
    hoşçakal sevgilim hoşçakal sevgilim.
    11 ...
  43. 74.
  44. hoş geldin demek kadar kolay olmasını ister insan bazen. ama değildir işte.
    1 ...
  45. 75.
  46. hoşçakal...
    bu kelime kalbe saplanan kurşundur. onun dışında ise hiçbirşeydir.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük