altıncı sınıfın başları. sınıf örtmeninden ayrılmış olmanın verdiği hüzün bir yandan, 3 aylık yaz tatilinin bitmesinin bünyede oluşturduğu hüzün bir yandan yüklenmişti bana. çabuk geçti bu günler, ancak hüzünler çabuk geçmedi.
karizma yapacağım diyerek hiçbir kıza yüz vermediğim ve okul futbol takımına seçilmemle birlikte karizmamın tavan yaptığı günler hüzünleri unutturdu bana.
önceki 5 yılda okumuş olduğum kitaplarla sınıftaki hatta okuldaki her öğrenciden bir şeyler fazla bilmenin verdiği rahatlık ve özgüven de karizmamı besleyen önemli kaynaklardı.
en yakın arkadaşım bekir kendine bir kız bulmuştu. artık daha az görüşüyor, okul çıkışlarında daha az okul duvarına işiyorduk.. başlarda kıskanmadım ama bir gün en yakın dostumu elimden alabilecek birinin olduğu hiç aklıma gelmemişti.. kızın adı ayşe ydi. o günden sonra ayşeyi hep tersledim. derste laf sokmaya çalıştım. örtmenin sorularına cevap veremeyince pişkin pişkin güldüm. hatta bunu yaptığım için örtmenden azar bile yedim. utandıum ama sonra ohh olsun sana dedim.
bir gün bekir e şöyle dedim.
callofcu: bekir ayşe yle şey mişsin.. bekir: aşık oldum ona. callofcu: kız güzel değil ki neresine aşık oldun? bekir: gönül bu napayım. callofcu: olum kız şişman bir kere. bekir: olsun ben onu seviyorum. callofcu: hiç de güzel değil sonra pişman olma. bekir: olmam merak etmeç..
ben de bir kız bulur muydum aşık olur muydum? hayır dedim aşık olmak yok. aman karizmayı çizdirme, lisede aşık olursun sonra. pencere kenarında bekir le beraber oturuyoruz. önümüzde bekir inki ve bekirinkinin en yakın kız arkadaşı oturuyo. ayşe nin en yakın arkadaşı onun da adı şeyma. ayşe şeyma.. isimlere bak aq.
sen de ona yazılsana beraber takılırsınız işte. yokk olmaz hem sevmediğim aşık olmadığım kızla niye takıyalım. olmaz bana ters..
bana tersti. sonra ters tepsi ama. hayır şeyma yı sevmedim, takılmadım da onunla. ama okula yeni gelen yan sınıftaki bir kız beni çok etkilemişti. aşık olmayacağım derken büyük lokmayı yemeyi bırak yutmuştum adeta ve boğazımda kalakalmıştı.
karizma gidecekti ama ben kararlıydım. uzaktan sadece ara sıra bakacaktım. o baktığında ise hemen başka tarafa dönecek böylece karizmayı çizdirmeyecektim.
lakin çok zordu. bildiğin sırıl sıklam sevmiştim onu. bembeyaz teni adeta güneşim olmuştu. onu görmesem sabah doğan güneş bana değildi. benim güneşimdi o.
bazen iple çektiğim teneffüslerde sınıf kapısının yanında dikiliyor ve bir elim cebimde koridor pencerelerinden ufuklara dağoru bakıyordum. karizmanın tam tanımı buydu o zamanlar. kimseyi takmıyor, kimseyi önemsemiyordum. bir tek o..
kaçamak bakışlar her zaman işe yaramıyordu. günler geçtikçe bu bakışlarda başarılı olma yüzdem azaldı. günde 5 teneffüste 30 kez bakıp 30 unda da çaktırmıyordum kimseye. sonrasında ise bu oran düştükçe düştü ve adeta "bakın ben şu kızı seviyorum" der gibi bakıyordum ona. birçok kez bizzat kendisi yakalamıştı beni.
o da bana karşı boş değildi. çünkü ben de yakalıyordum onu ama kendime bir söz vermiştim. seviyordum onu ama olmazdı. şimdi değildi..
günler sonra okul nöbetçiliği sırası bizim sınıfa geldi. listenin en başı karizması da bendeydi. ilk nöbetçiliği ben yapacaktım. yapanlar bilir nöbetçilik derse girilmediği içi zevkli, ancak sonrasında sıkıcı gelen bir görev.
o gün erkenden okula gittim. müdür yardımcısından nöbetçilik kartlarını aldım yakama taktım. ilk iş olarak bütün sınıfların defterlerini alıp dağıtacaktım. son sıraya sevdiğim kız selin in sınıfını kıymuştum. bilerek yanlış sınıf defterini bırakacak böylelikle sınıfına iki kez girecek ve onu görebilecektim.
planladığım gibi yaptım. lavaboya gidip sabahtan diktiğim saçlarımın durumuna baktım. aynaya uzun zamandan beri bu kadar dikkatle ilk kez bakıyordum. derin bir nefes aldım. son kalan 2 defteri elime alıp selin lerin sınıfa doğru yürümeye başladım. kapıyı tıklattım kibarca. gir sesini duymadan içeri girdim.
bu yavşaklık da nerden çıkmıştı. öyle utandım öyle utandım ki dokunsalar ağlayacağım o kadar. kendimi topladım. kapıyı sert bir şekilde 3 kere yuımrukladım. girr sesini duyduktan sonra girdim içeri..
yavşak örtmen hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı. içimden söve söve dışarı çıktım. selin i görmek için can atarken gördüğüm muamele moralimi sıfırın altına indirmişti. diğer sınıfın da defterini teslim ettikten sonra nöbetçi masasına doğru yol aldım.
selin i düşünüyordum. rezil olmuştum belki ama seviyordum onu.. tam bu sırada müdür yardımcısı yanıma geldi ve şöyle dedi.
bir an heyacan sarmıştı beni. zil çalmak öyle her nöbetçiğe denk gelmezdi. saate dikkatle baktım baktım.. tam buçukta elime zili aldım. başladım koşarak sallamaya..
az sonra bizim sınıfın erkekleri yanıma gelmiş, zili bana ver de çalayım verr falan dediler. ben de kırmadım zili verdim bunlara. zili kapan koşuyor diğerleri peşinden. bense nöbetçi masasına oturdum, sabahki olayı düşündüm.
teneffüs bitmeden zili bana getirdiler. ben de ilk önce öğrenci sonrasında öğretmen zilini çaldım ve tekrar yerime döndüm. hala moralim çok bozuktu. selin aklımdaki tek düşünceydi..
biraz sonra köşeden bir endam süzüldü. biraz dikkatli bakınca çantasını sırtına almış sevdiğim kız selin i gördüm. boncuk tanesi gibi yerlere saçılmış bütün cesaretimi topladım. ilk kez konuşacaktım onunla.
callofcu: bakar mısın nereye? selin: hastayım biraz eve gitmek için izin alacağım. callofcu: selin di değil mi ben callofcu. selin: tanıyorum seni. bu sabah öğrentmen gıcıklık yaptı sana. callofcu: evet ya. çaldım kapıyı ama kimse duymamış herhalde. selin: ben duymuştum ama herkes duymadık deyince bi şey diyemedim. callofcu: olsun zararı yok. hem iyiyim ben. senin neyin var. selin: üşüttüm herhalde.. callofcu: geçmiş olsun. hadi güle güle. selin: görüşürüz..
görüşürüz demişti demek ki o da beni seviyordu. nerden ne çıkarmıştım yine. yok yok seviyordu benii.. sesi çok güzeldi. adeta ninni gibi gelmişti bana ki
nöbetçi masasında hülyalara dalmıştım.
henüz selin müdür yardımcısının odasından çıkmamıştı.. ben de meraklı gözlerle kapıya doğru bakıyordum. tam bu sırada müdür yardımcısı nöbettçii diye bağırdı.
koşarak gittim, kapıyı sert bir şekilde 3 kere vurduktan ve "gir" sesini duyduktan sonra içeri girdim. selin bir köşede oturuyordu. büyük ihtimalle anne ya da babasının telefonla aramasını bekliyordu.
saate bakmamla yüzüme tokatı yemem bir oldu. başım öne düştü. ayakkabımın üstüne ise gözyaşlarım.. başımı kaldıramadım. döndüm ve çıktım kapıdan..
meğer yavşak müdür yardımcısının bana gösterdiği saat 10 dakika ileriymiş. nereden bilebilirdim ki? şu gün itaberiyle 15 yıla yakşalan öğrencilik hayatımda ilk ve tek toktaımı yemiştim. hem de sevdiğim kızın önünde..
hemen bıraktım nöbetçiliği eve kaçtım. babam gelene kadar ağladım. babam polis ti. müdür yardımcısını tutuklamasını isteyecektim. ama sonra vazgeçtim. içime attım. söylemedim babama.
o güne kadar beslediğim karizma sevdiğim kişinin önünde bir günde yerle yeksan olmuştu. bir daha selin in yüzüne bakamadım.. aynalara da..
______________________________________________________________________________________________________ tanım: nöbetçilik yapan öğrencinin elinde olmayarak yanlış zamanda okul zilini çalması ve sonrası..
______________________________________________________________________________________________________
kızla birlikte giderken mahallede top oyanayan çocukların attığı topun suratında patlaması. acıdan gözlerden yaş gelirken topu atan çocuğa dönüp yaramaz şey seni diyerek gülmeye çalışılması. topun yüzde bıraktığı çamur iziyle tekrar hatuna dönüp eski konuyu devam ettirme salvolarının yapılması vb.
ömürden ömür gider, magmanın diplerini araştırmaya gidesi gelir insanın. tabi bu durumda hatun da karşısındaki insan evladına destek olmalı, konuyu geçiştirmeye çalışmalıdır. herkesin başına gelebilir diyerek ağzı burnu çarşamba pazarına dönen delikanlıyı yüreklendirmeli bu travmayı atlatmasına yardımcı olmalıdır. hoşlanmıyorsa bile insanlık adına böyle bir iyilikte bulunabilir mesela.
sekizinci sınıftayken yaşadığım olay. hava atıcaz ya bisikletle daldık yokuştan son sürat kızın olduğu yerde kaydırmaya başlarken güzel bir takla ile geleceğim şekillendi. tövbeliyim o günden beri.
bir kez tanık olunan eylem. kızın yanında çocuğu babası aradı, azarlamaya başladı. oğlan öyle bir "babacığım tamam kızma, ben hallederim babacığım" diye yalvardı ki en cool en karizma erkek olsa ezik görünür o durumda.
sağlıksız bir kişilikte ortaya çıktığında etkili olur. sağlıklı bir kişi ise başkalarının karizmasını çizmesiyle hoşlandığı kıza karşı bir mahcupluk duymaz.
ilkokul 4. yada 5. sınıftayım. 15 20 tane falan basamağı olan bir merdiven var 2. kattan 1. kata inen. en aşşağa basamağın 1 kaç metre ilerisinde o var. ve en yukarıda ben. ve o bakış. içim bir an gazla doluyor. ve o atlayış. en alttaki 5. yada 6. basamağa toto üstü düşmek. ve yuvarlanmak. ve onun gülerek bakışı ve uzaklaşması. ve totodaki dayanılmaz acı.