hoşlanılan kızın yanında bozuk para düşürme stresi

entry4 galeri0
    1.
  1. facebook'taki fake hesabıma ilişki daveti yollayıp kendi kendimi reddettiğim yıllardı.
    henüz çok yalnızdım...

    o kadar yalnızdım ki;
    her mutlu çifti delicesine kıskanıyordum. sokakta el ele yürüyen bi' çifti görünce hemen renault toros marka arabamla yanları-
    na yanaşıp son ses "sexbomb sexbomb you're a sexbomb" şarkısını açıp o'nları utandırıyordum.
    sinemaya romantik bi' film izlemeye gelen çiftlere, daha önceden rüşvet verip satın aldığım sinema görevlisi tarafından "biletleriniz yanlış kesilmiş efendim" dedirterek o'nları ayırıyordum ve tam da ortalarına oturuyordum.
    yağmur altında el ele ıslanarak dolaşan çiftlerin üzerine en azılı şemsiye satıcılarımı salıp zorla şemsiye sattırıyordum.
    henüz çok kıskançtım...

    aslında bu kıskançlığımın tek sebebi de hoşlandığım kızdı. henüz kendimde o'na açılacak cesareti bulamıyordum.
    gördüğüm her mutlu çift bana 'onu anımsatıyordu.

    adı cansu idi.

    ah cansu.
    ah cansum...
    cevabını sonradan hatırladığım boş bırakılmış ösym sorum,
    pes'te hep son dakikada gol yedirten bozuk tuşum,
    ah saçları carles puyol kıvırcığı guguk kuşum.
    gözleri pringles bakışlı benim güzel cansum...

    cansu'yla lise 3'den itibaren aynı sınıftaydık. sınıfımıza ilk adım attığı anda hayat bi' anda, tartışılan ofsayt pozisyonundaki ayaktan çıkan top hızına düşmüştü benim için.
    o ağır çekimde kapıdan içeriye doğru adımlarını atarken, ben de tilki görmüş road runner gibi üzerine koşmak istiyordum. allahım bu ne güzelliktir... o nasıl bir gülümsemedir.
    o'nu ilk gördüğüm anda hoşlanmıştım. öğretmenimiz boş bi' sıraya oturması gerektiğini söylediği anda sınıftaki tüm erkekler yanındaki arkadaşını sıradan aşağıya atmaya başlamıştı. cansu bu beklenmedik tepki karşısında sadece gülümsüyor ve boş bi' sıra arıyordu. şansıma o gün de en yakın arkadaşım derse gelmemişti. haliyle de sıradan atacak kimsem yoktu.
    diğer erkekler gibi beni sulu bulmamış olacak ki gülümseyerek benim sırama gelip oturdu.
    diğer abazanlar bu durumdan çok hoşnutsuzdu. akla gelmeyecek bahanelerle yanıma oturmasına itiraz ediyorlardı.
    neymiş efendim orası soğuk oluyormuş, yok efendime söyleyeyim kızla erkeğin yan yana oturması doğru değilmiş, iran'da olsa bizi asarlarmış.
    o'nlar konuşa dursun artık cansu benim aktif sınırlarım içindeydi.

    ucunda en yakın arkadaşımı satmak da olsa cansu'yu benim sıramdan asla yollamadım. çok utangaç ve tatlı bi' hali vardı. sürekli yere bakıp uzun uzun dalıyordu. aylar geçtikçe artık çok iyi arkadaş olmuştuk.
    ama o'na olan hislerimi hiçbir şekilde belli edemiyordum. ben de artık bu durumu kabullenip o'nun zamanla benden hoşlanmasını bekliyordum.

    cansu zengin bir kızdı. sabahları abisi o'nu son model mercedes'le okula bırakıyordu. ama giderken hiçbir şekilde ara gaz çekmiyordu. medeniyet işte. o araba bende olsa camları titrete titrete giderdim.
    her neyse;
    cansu öğlenleri ille de mc donalds'a giderdi. "durdu usta'dan kebap yiyelim" dediğimde bana insanlık suçu işlemişim gibi bakardı.
    tüm bunlar yetmezmiş gibi de fakirleri inanılmaz aşağılardı. sahilde yürürken bi' anda tartıcı kızların tartısına tekme atıp kahkahalar atıyordu. eve belediye otobüsüyle giden insanlara kırmızı ışıkta nanik işareti yapıp dil çıkarıyordu.
    bi' keresinde de öğretmenimizin çantasına çaktırmadan 50 tl koyup üzerine de "üstüne bir şeyler al artık" yazan bi' not bırakmıştı.
    tüm bu şerefsizliklerine karşın yine de hoşlanıyordum işte. elimde değildi...

    üstelik benim de fakir olduğumu henüz bilmiyordu. çok zengindi ama o kadar zeki değildi. zira ayağımdaki çakma adidas'ların çakma olduğunu hiç fark edememişti.
    fakirlerden nefret ettiği için ben de kendimi zengin bi' ailenin çocuğu olarak tanıtmıştım.
    sırf uzaklaşmayalım diye cebimdeki tüm paramla ben de o'nunla starbucks'a gidiyordum, ben de tartıcı kızlara tekme atıp yalandan kahkahalar atıyordum. ne acıdır ki ben de zenginliğin ruhsuz bedeninde sevgi dolu umutlarımı harcıyordum.
    sabahları okula erkenden gelip bisikletimi kimsenin göremeyeceği yerlere kilitliyordum.

    ve o gün...
    artık o'nun da benden hoşlandığını hissediyordum. gülücüklerinde, gözlerimin içine bakışında bi' beklenti vardı adeta.
    tüm bu zenginlik yalanları ne yazık ki işe yaramıştı. cansu da artık benden hoşlanıyordu.
    bi' gün tam sinemada sevdiceğimin o cennet bakışlı gözlerinin altından dudaklarına tam uzanıyordum ki ceplerimden dökülen soğuk metal sesiyle irkildim. şangır şungur cebimdeki tüm bozuk paralar dökülüyordu. oysa ki cebimdeki son paraydı onlar.
    bi' anda soğuk terler dökmeye başladım. o bozuk paraları eğilip alsam bu zengin kızın kim bilir nasıl gözünden düşecektim.
    ama cebimdeki son para da onlardı. eve dönecek yol param bile yoktu. zor bi' karar aşamasındaydım.
    zor da olsa ağzımdan şunlar dökülüverdi:

    - amaaan. çalışanlardan birisi nasıl olsa ortalığı toplarken bulur. harçlık olsun çocuğa.

    dedim ve tekrar dudaklarına yeltendim. ama bi' anda beni geri itti. gözlerinin içine baktığımda ağladığını fark ettim.
    o masum dudaklarının kenarı titriyordu. ürkek bi' sesle bana bağırdı;

    + lanet olsun hepinize!
    - n'oldu tsubasa bakışlım?
    + hepiniz böylesiniz!

    bu konuşma dakikalarca sürdü... özetleyecek olursak; sınıfa ilk geldiği andan itibaren benden hoşlanmaya başlamış.
    ne var ki ayağımdaki çakma adidas'ları gerçek sanıp zengin olduğumu düşünmüş. ve yanımda ezilmemek için kendisini bana zengin bi' ailenin kızı olarak tanıtmış. aslında benden bile fakirmiş...
    sabahları o'nu okula bırakan mercedes de aslında annesinin çalıştığı yerin patronuymuş. yolunun üstü olduğu için her sabah cansu'yu bırakıp geçiyormuş.

    ve son olarak bu bozuk para hadisesinden sonra daha fazla dayanamamış. fakir insanları hor gördüğümü düşünerek kalbi kırılmış. ne desem o'na fakir olduğumu inandıramadım. kendimi savunmama izin vermeden beni terk edip gitti. okuldan kaydını da sildirmiş.
    yıllar geçmesine rağmen bir kez olsun göremedim o'nu.
    evet arkadaşlar,
    yine her zamanki gibi kendi silahımla kendimi vurdum.
    57 ...
  2. 2.
  3. Her türlü yerden alırım, sonuçta para bu alınacak tabiki.
    0 ...
  4. 3.
  5. hiç beklemediğim bir şekilde son bulan , tadından yenmeyen bir ''vezir'' hikayesi.
    3 ...
  6. 4.
  7. gereksiz stresdir, raad olunması gerekilir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük