ulan... bu da mı geleceğidi başıma. hayallerim çatırt çuturt diye kırıldı.
köyüme geri dönmüştüm. evlenilecek bir kız bulmak için. çok büyük hoşlantım vardı. onu görmek için neler yapmazdım ki. hasat mevsiminde onların tarlasında gönüllü çalışırdım. sırf kızgın güneşte kafaya diktiği testiden dudaklarına süzülen ve ak gerdanına doğru gelen o şuh damları görmek için. kah köyün coşkun pınarının başına gider, o su doldurmaya gelene kadar delik bakraçımla sözde su doldurur gibi yapardım. gelir, göz süzer gerdan büzerdi. ben de kadir inanır gibi gülerdim. kesişirdik.
neyse, dedem bana önceki yaz köye gittiğimde söz vermişti, kısrağından bir tay vermeye. bana dedi ki: şimdi bahar evlat şu benim kısrağı götür asabilerin doru bir atı var gerçi biraz yaşlı ama başka erkek at yok dedi. asabiye selamımı söyleyiver o anlar dedi. (asabi onun dedesinin lakabıydı)
yularından tuttum ahırlarını biliyordum. girer girmez ne göreyim. hoşlandığım kız atı kesiyor.
...
hikaye burada iki seçenek: kesmek fiilini fill in the blanks pls.
a- aygırın siyah ve şuh bedenine hayranlıkla bakmak
b- aygırın başında kollarını sıvamış çizmelerini çekmiş pıçak elinde kasaba yetiştireceği eti düşünmek.