bahsi geçen kızımız güzel mi güzel, hep hayalinizde canlandırdığınız tatlılığa sahip birisidir. dershaneye başlamışsınızdır. o da sizle aynı dershanededir ve aynı sınıftasınızdır. ilk kez orda karşılaşırsınız. sohbet kuramazsınız yüz yüzeyken. gözlerine baktığınızda heyecanlanırsınız çünkü. daha sonra internet üzerinden tanışmaya, konuşmaya karar verirsiniz ve birkaç uğraş sonucu facebook ardından msn adresini alıp sohbete başlarsınız.
ilk başta nasıl başlamanız gerektiğini kestiremeyip selam vererek başlarsınız.
-selam
+meraba
-hakan ben, tanıyorsun değil mi?
+tanıdım evet, nasılsın?
-iyilik işte aynı, sen?
+teşekkür ederim ben de iyiyim.
burda sohbet biter. aklınızda sohbet konuları kurgularsınız ama bir türlü gelmez. sonunda kızlarla içli dışlı olan bir arkadaşınızdan yardım istersiniz. o da size bazı konu başlıkları sunar. siz de o anın heyecanıyla hiç düşünmeden:
yanıt gelmez. gelmez tabi hödük. aynı dershanedesin daha ne soruyorsun?
aynı dershanede olduğunuz halde ve ikiniz de bunu bildiğiniz halde sırf sohbet kurmak için hoşlandığınız kıza bu soruyu sormak, en büyük rezilliklerden biridir. *
Tabiiki benimde günlük aktivitelerimden biridir bu. fakat ben hoşlanma değil, direk sırılsıklam Âşığım. geceleri ağlıyorum filan, neyse bu konuya fazla girmeyelim...
günlerden bi gün, veya galiba bu gün, okuldaydım ( evet sözlüğün liseli kesimindenim. arada gülücük filanda koyuyom sırf moruk yazarlara inat. bakın espride yapıyorum. ) . Gülerek arkadaşlarla konuşuyordum, derken ahmet adındaki arkadaş bana yaklaştı ve '' arda, bu sabah mandalina mı yedin ? '' dedi. bende '' hayır. Neoldu ki? '' dedim. ahmet bana o sözleri söyledi, '' arda dişlerin çok kötü. '' . Hass* dedim, hass* . hemen arkadaşlara döndüm ve dişlerimi gösterdim. enes adındaki arkadaşım '' benim dişlerimden bile daha sarı lan !!! ehe ehe !!! '' diye gülüyordu. olamaz ! enes gibi dişini yılda bir fırçalayan bir insan dişlerimin sarılığı ile alay ediyordu. aklıma o sabah yediğim cips gelmişti. hemen ahmet'i de yanıma aldım ve tuvalete koştum, sevdiğim kız bunu görmemeliydi.
dersimiz boştu, bu yüzden rahat rahat koridorda dolaşabiliyor, tuvalete ağzımızı yıkamaya gidebiliyorduk. tamda tuvaletin olduğu kata çıkınca müdür yardımcısı hanımla karşılaştık. bize pis pis baktı ( aslında o kadın pis pis değilde normal bakışı öyleymiş. ) . ve bize '' dersiniz ne len sizin ? '' dedi. '' boş '' dedik. sonra '' siz neden buraya çıktınız peki ? '' dedi. benim hayat film şeridi gibi gözümün önünden geçti tabii. ne deseydim hocaya, '' hocam Âşık olduğum kız ağzımın bu iğrenç hÂlini görmeden ağzımı yıkamaya gidiyorum. '' mu deseydim ? hoca bana '' ybsg ! '' derdi herhalde. nasıl olduysa hoca gitti. ve bende tuvalete daldım.
aynada ağzıma baktığımda durumun daha kötü olduğunu anladım. hemen çeşmeyi açıp gargara yapmaya başladım. ahmet'de kapıyı tutuyodu. en az 10-15 kere ağzımı çalkaladıktan sonra, biraz geçtiğini fark ettim, ama yeterli değildi. ahmet'in cebinden bir mendil aldım, mendili ıslatıp dişimi fırçalamaya başladım. yemin ediyorum kantinde diş fırçası satıyo olsalar o an gidip alacaktım. herneyse, baktım az buçuk işe yaradı. fakat diplerde kaldı tabaka. destur diyip daldım tırnaklarla dişlere. kazıya kazıya, kazıya kazıya, halletdim işi. bir 10-15 kere daha ağzımı çalkaladıktan sonra '' ohh '' dedim. sırf başlıktaki olay başıma gelmesin diye çalışmıştım. başarmıştım, şimdilik kurtulmuştum. fakat eski başıma gelen olaylar canlandı gözüme;
yani havalı bir şekilde sıranın üstünden atlayayım diye ilk önce sıraya, daha sonra kıç üstü yere çakılma olayım vardı, hemde kızın gözü önünde. ve tabii hocalar beni kaldırınca ayağa bir türlü susmuyorum ( belki buda rezil etmiştir beni, bilemiyorum, çok gevezeyim. ) .
ve tabii sayısız olay daha başıma geldi. gerçekten acı verici bir olay, ama sözlüğe yazdıkça rahatlıyorum. ohh be bu günde içimi döktüm sözlüğe ( gülücük gülücük gülücük ).
(bkz: moruklara inat)
sanırım 5. sınıftaydık. o dönemler bazı problemlerden dolayı harçlık alamıyor eski kıyafetler giyiyordum. arkadaşlarım beni bu yüzden biraz dışlıyordu. bi kıza aşıktım biraz. işte bir gün öğle vakti yemek yemek için dışarı çıktık. ben bişey yiyemiyordum sadece cebimde biraz leblebi kalmış onları atıştırıyordum. daha sonra ben köşeme çekilmiş leblebilerimle mutlu olurken sevdiğim kız geldi karşıma oturdu köftesinden bir lokma aldı. sonra bana baktı ve bir daha ısırdı. daha sonra yanıma yöneldi. şey sen niye yemiyorsun bişey dedi. ben cevap veremedim aklıma yalan gelmiyordu, rezil olacaktım kıza, sonra istersen benimkinden alabilirsin dedi, yok dedim teşekkür ederim dedim yemicem dedim. sonra acı bir şekilde yutkundum. kız giderken bana oldugu belli bir şekilde gülüyordu. ellerini burnuna yelpaze yapıyordu kokuyordu filan diyor gibi sanki. içten içe ağlamıştım o gun. işte o günü unutamam sözlük. o küçük çocuk aklımda aç kaldığım aç kalmakla yetinmeyip üstüne rezil oldugum zamanları.
hoşlanılan kıza vezir olmaktan âlâ olan durumdur. vezir olmanızdan ötürü asla kalbinin tahtına oturamayacaksınızdır, rezil olsanız yine bir ihtimal vardır.
kız anlayışlıysa ve sizi o ortamda madara etmediyse, üzerini kapatıp geçtiyse, hatta üstüne üstlük sizi teselli etmeye çalıştıysa "evlenilecek kızdır" kaçırmaya gelmez, kaparlar alimallah.