huyunu suyunu kestirebilmek için her hareketini gözlemlediğim bu şahıs bana "beni görmüyorsun bile" diyerek hayata bir kez daha küfrettirmiş ve bir sonraki hoşlandığım kıza geçmemi sağlamıştır. güzel bir kızdır.
çok çirkin olduğu arkadaşlar tarafından defalarca ve mübalağa ile anlatılmasına rağmen "allah da belamı versin bana dünyanın en güzel kızı gibi geliyor lan" diyerek aşırı abartılı ve aşırı samimi bir şekilde savunduğum, şu uzaylı kardeşinizin yeşil tüylü bademi. Ayrılmamıza rağmen, içimde o türlü bir sevgi kalmamasına rağmen hala aynı gördüğüm bademdir ayrıca. Ya harbiden zevksizim, ya arkadaşlarım zevksiz, ya da hala seviyorum. Muhtemelen arkadaşlarım zevksiz.
sana olan duygularına göre üzen veya mutlu eden kızdı, zorla kendinden hoşlandıramassın duygularını değiştiremessin ama bilmiyor ki senin içinde yaşadığın depresif duygularının ne kadar şiddetli olduğunu bilse nefes olur geri gelir sevdiceklerimiz.
Kendimize göre bir dünyamız vardır, kendi kurallarımızla kurduğumuz ve kendi doğrularımızla yürüttüğümüz. farkına bile varamayız, birden çıkar karşımıza, hayatımızın bir parçası olur. Her şey o kadar ani gelişirki, ''neden, nasıl, neden ben?'' gibi soruları soramayız kendimize. Olmadık bir zamanda, olmadık bir ortamda, hiçbir ortak yönünüz bulunmamasına rağmen, çok kısa bir süre içinde hayatınızın içindedir. hayatımızı yönetmeye başlar. doğrularınızı sorgulatır kendinize. soru işaretleri koyar kafamıza. yargılar bizi.
Doğrularını dayatır. inanmasak bile, karanlıkta ışık görmüş bir tavşan gibi onu seyrederiz. hipnoz olmuş gibi. onun doğruları bizim doğrularımız olur. onun sevinçleri bizim sevinçlerimiz; onun en ufak bir hüznü dahi bizim karabasanımız olur. artık o vardır. tüm inançlarımız, doğrularımız, kurallarımız, gerçeklerimiz... onun mutluluğu için sorgulamaya başlarız. yıkarız birer birer tüm gerçeklerimizi. sorgulamayız bize dayattığı gerçekleri. onu hiçbir zaman sorgulamayız. onun mutluluğu için kendimizi sorgularız. hayatımıza girdiği gibi aniden kaybolmaması için, onun gönlünü hoş tutmak adına. dünyamıza bir anda girmiştir; müptelası olmuşsunuzdur.
Birgün çıkar gider hayatınızdan. giderken tüm gerçeklerinizi yanına alır. artık sadece siz varsınızdır. tek gerçeğiniz odur. boşluğa düşersiniz; sonu olmayan bir boşluk. hayatınıza nasıl girdiğini sorgulamadığınız gibi gene sorgulamazsınız; sorgulayamassınız onu.
zaman geçer...
''o'' gidince onunla beraber tüm doğrularınız da gider. ''benim hazinem'' dediğiniz duygular, hisler, sevinçler, mutluluklar hatta ve hatta doğrularınızı da ona emanet edersiniz.
ne mi olur?
günün birinde ''o''nunla beraber kaçıp giden tüm doğrularınız ''o''nun seçtiği başka birine adeta bir iğneyle saplanır. sizin doğrularınız başka bir bedende can bulmuştur artık. belki ''o'' için değişen pek bir şey olmamıştır fakat siz adeta çıplak bir bebek gibi kalmışsınızdır.