ne yapsam, ne desem dersin. dusunursun ama bir yandan yaklasmaktadir, az sonra konusacaksindir. hizli davranman gerekir, icindeki guzel duygunun verdigi haz ile aksine uyusursun.
sirf hoslanilan kisiyi gormek icin, onun olacagini tahmin ettigin yere gitmek kadar guzel ve ozeldir.
hani bazen gidersin onun da olacagini dusundugun mekana, ama gormez gozlerin onu orada uzulur, bir nevi amacini kaybedersin. beklersin gelir belki diye. gelince ki mutlulugun cogu seye degisilmez. bunun bir ust versiyonu da gittigin yerdedir ama orada oldugunu gec farkedersin.
neyse cok felsefik ve edebi oldu. ya da oyle olmasina calisirken bir seye benzemedi. bilemeyecegim. iyidir ozet olarak hosuna gider insanin.
ayaküstü muhabbetlerine fırsat veren bir durumdur. kız yaklaştığında gözlerine bakılır hafif bir süzülür dudaklar ıslatılır pardon yaa o başka bir şeydi neyse utanmayın oğlum madem hoşlanıyorsunuz o sizin manitunuz olacak insan manitusunu görünce utanır mı? kamil.
bazen elinizdeki montu giyememenize bile sebep olabilir.
benim öyle olurdu mesela. adamın yanından atraksiyonsuz geçemezdim. ya bir yerlere çarpardım, ya birşeyler devirirdim. bir kere de bana baktığını bildiğim bir sırada montumu giymeye çalıştım. olmadı. sol kolumu sokamadım nedense. bildiğin mont nasıl giyilir unuttum ya la.
ertesi günde acıyıp sevgilim olur musun dedi zaten. hehe.
genel olarak
-n'haber nasıl gidiyor?
diye sorulup yola devam edilmesi gerekir yoksa insanın içine bin türlü kurt düşüyor.
dinlemek isteyen olursa aşşağıda
--spoiler--
bir cumartesi akşamı beyoğlunda gezintiye çıkmıştım arkadaşımla,sağa sola baktık ne yapalım ne edelim diye düşünürken normalde içki içmemiz gerekiyorken biz oturduk insan gibi çay içtik. canımız sıkıldı doğal olarak "hadi gel dedim beşiktaş'a inelim" tamam dedi ağa caminin oradan çıktık büyükparmakkapı sokağa doğru ilerledik, "la dur la dur bir cihangir'e bakalım oradan gideriz beşiktaş'a " yine tamam dedi alman hastanesinin oraya doğru giderken ara sokakta bir trafik oldu kimse yürüyemiyor ama yavaş yavaş milim milim gidiyoruz,derken açıldı birden hızlandık. derken solda bir kafeye gözüm ilişti bakıyorum bir tane kadın var ama ben nereden tanıyorum diyorum,bir kaç adım attım,içimden "tamam la benim kürk mantolu maddonnam işte bu" dedim,iç sesim dışa katıldı ismini bağırmışım sonra öğrendim. attığım bir kaç adımı hiç yüzümü dönmeden geri attım girdim kafeye "n'haber,nasıl gidiyor" dedim
"aaa demlikahve,inan aklıma sen gelmiştin bende seni arayacaktım beyoğlu'na çıkmadan önce" dedi
sarıldık. ağlamamak için kendimi zor tuttum sonra ayak üstü sohbet ettik,görüşürüz dedi.
artık ne beşiktaş'a gidecek halim vardı ne de çay içecek,her zaman ki gibi yaptığım şeyi yaptım içtim...
akşam uyandığımda eve nasıl geldiğimi hatırlamıyordum.
--spoiler--
Miden bulanır, kalbinin atış şiddetini duyabilirsin, kalbine bir öküz oturduğunu sanarsın, elin ayağın birbirine dolanır, hayatında yaptığın en aptalca hareketleri bu zaman diliminde yaparsın.