hoşlanılan kişiye rezil olunan yerin içine girmek istenen talihsiz anlardır. arkadaştan kaynaklı olanı çok meşhurdur, mal mal bu mu yada seninki gibi laflar ederler bu arkadaşlar.
kredi kartını evde unuttuğun ve nakit paranın çıkışmadığı , onun önünde merdivenlerden düştüğün , onun görebileceği anda kafana kuşun sıçtığı anlardır.
sahilde çiçek satan piçin neden olduğu anlardan biridir.
kız arkadaşımla beraber vakit geçirmek için genelde sahili tercih ederdik. sahilde sabahtan akşama kadar öylece otururduk bir tane piç vardı kışın gül, yazın su satardı. sürekli sevgililere dolayısıyla bize de salça olurdu. yine birgün oturuyoruz sahildeki parkta, geldi bu piç ellerinde güllerle zannediyorsam sonbahardı. cebimde çok para olmadığını biliyorum geldi dil dökmeye başladı, ne kadar yok dediysem de gitmedi. ulan ne yapsak, ne etsek, bundan kurtuluş yok diye düşünürken başka çare yok deyip çektim bunu kenara çıkardım bozuk paraları al şunu siktir git, öteki sefere yolarsın zaten deyip almıştım gülü ama iyi utanmıştım.
onun yanında ortak bir tanıdıkla konuşurken heyecanlanmam ve ses tonumun birden değişmesi, sırf o da kulak misafiri oluyor diye.. Ellerimi sabit tutamamak. Aynı anda bakışmak.
Mahallenin dedikoducu bir bakkalı vardı bir süre önce. Dedikoducu bakkalın da yakışıklı bir oğlu vardı, ara ara alışveriş romantizmi yaşıyorduk. bir insan bu kadar yakışıklı olmamalı diye düşünerek eve gidiyordum. hoş bir insandı, nerede acaba şimdi? yine konudan tamamen bağımsız bir an yaşıyorum, çocuğun yüzü de aklımda olunca her şey zorlaşıyor. olayın rezil boyutunu bile hatırlamama izin vermiyor onun gözleri. işin kötü yanı adını da unuttum, keşke de gitmeselerdi.
baştan alacağım. küçük bir yeğenim var, annesi nefes alma adı altında bebişini bana bırakıp bırakıp gider. hazır yapılmış çocuk diye düşünüp annecilik oynarım utanmadan. aba sana makbaj yapayım mı diye beni palyaçoya çevirmesine göz yumduğum bir an. o kadar gururla bakıyor ki eserine yine silmiyorum makyajı. siyah göz makyajı, kırmızı çeneme kadar sürülmüş ruj ve şakaklarıma kadar yoğun bir şekilde sürülmüş kırmızı allık ile oturuyorum evde. derken bir teklif daha geliyor.
- aba ya bakkala gidelim mi? nütfen nütfen.
çıkıyoruz evden, yürüyoruz, yürüyoruz, kimse de yok sokakta lanet olsun. dedikoducu bir komşu kadına neden denk gelmiyorum o an? yazıklar olsun hepsine..
bakkaldayız, hoşlandığım çocuk bana bakıyor, her zamanki seni yerim yerim bakışı değil bu, bu daha çok çok çirkinsin lütfen buradan gider misin bakışı. gülüyor. yavaşça. sonra şiddetleniyor.
ahahahhahahahha. tam olarak böyle gülüyor. neden güldüğü hakkında tek bir fikrim yok hala. bir şeyler alıp eve gidiyoruz, bir süre sonra aynaya bakıyorum, ağlamıyorum makyajım bozulmasın diye, bir süre bakkala gitmiyorum. o da sanıyorum ki gelmiyorum bakkallarına diye üzülmüyor. öyle de başlamadan bitiyor. inşallah ölmüştür o da.