hoşlanılan kişi can ise ismi canandır. yok canan olarak isim değil*maneviyat yönünden canandır. mübarek gelir o isim. ağızdan çıkarken salınıp çıkar sanki, yüreği okşar da geçer. iç sesin bile neşeli söyler o ismi. ağzından onun ismi çıkarken kozmos sallanır yerinden, paradoks yaşanır içlerde bi'yerde, yurdun dört bir yanındaki ışıkları hissettirir gözlerinde. sadece adını anarken bu şekilde heyecanlara gark ediyorsa seni, kendisini bir an görmen veyahut yanında olman nasıl bir dalgalanmaya sebep olacaktır düşün artık. bu istek engellenemez çünkü mutluluk vericidir.
yılmaz erdoğan'ın başkalaşan aşk adlı şiirini bana hatırlatan başlık.
"Adını anmak güzeldi,
dost ağızlarda sana dair cümlelerin
ıslatılması...
Adını anmak...
Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel
avuntularına sırt çevirip senden söz açmak...
Biraz gülünç, biraz sitemkar...
güzeldi...
Adının Türkçedeki yankısı özeldi... "
abartmadan yapıldığı sürece güzeldir. Ama benim gibi söylemediğiniz zaman aklınızdan geçiriyor ve o esnada kan tüpüne hasta yerine sevgilinin adını yazıp labrotuvara gönderiyorsanız bütün işyerine rezil olursunuz.
aşktır işte bu. onun ismi kulağa o kadar güzel gelir ki, tekrar tekrar söyleme isteği duyarsın. o adı oluşturan harfler dudaklardan süzülürken, size verdiği o tat başka hiçbir şeyde yoktur sanki. başka bir mutluluktur bu. durmayın o halde, sık sık tekrarlayın bu ismi.
halbuki adını uzun zamandır biliyorsun, yani bir "nasıl duyuluyor acaba" testi değil bu. değişik bir ruhiyat. ders çalışırken, işyerinde yemeğe inerken, yolda kulaklıklar takılı yürürken...
heyecanla katışık bir başka duygu bu. karşında olmadığını biliyorsun bunu söylerken, kimsenin duymadığını da. içinde kıpır kıpır birşeyler var işte..