insanoğlunun anlamsız bir gurur ile belki özgüven eksikliği ya da utanma ile gerçekleşen hareket biçimidir. eğer aynı ortamta ise iki kişi, hoşlanan taraf karşı tarafa uyuz uyuz ve daha bir soğuk davranmaya başlar. böylelikle ya bak nasıl siklemiyorum seni umurumda değilsin imajı çizip kuyruğu dik tutmaya çalışır. ama bu esnada kahramanımız saçma sapan trip atmaların laf sokmaların ortamda aşk kokusu olarak sezildiğinin farkında değildir. hem birlikte olmak isteyip hem soğuk davranıp gurur yaparsın ama güzel kardeşim açılmazsan bir ilişkiye yelken açmanın ne kadar zor olduğunun farkında değilmisin ya da değilmiydim zamanında. insanoğlu garip yaratık işte.
-ayça ne kadar yakınız dimi.
+evet selçuk ya aynı kardeşim gibisin.
-kardeşiz tabi.* en yakınım sensin...
+evet ya canım benim... bak ne diycem hani bir çocuk vardı ya yakışıklı hani dersaneden o bana teklif etcekmiş
-adına sevindim ayça. hayırlısı olsun...
başınıza gelirse anlarsınız. hayat geç kalanları affetmez arkadaşlar. saygılar...
liseli tribi. genelde hatun kısmında bulunur. neyin gururudur bilmiyorum. belli ederse kıymetsiz, ezik, angut, leyla, kezban artık her ne ise öyle hisseder. ama adamı da ister. ne istediğini bilmez işin özeti. bir dönem; atlatılabilir bir rahatsızlık zaman ile.
O atmadan mesaj atmayayım, o aramazsa ben hiç aramam demek ve bütün gün mesaj beklemek, başkasından bahsedilince birden gerginleşmek ve kızların girdiği triplerin genel adıdır. Erkekler nedense belli etmeyi istememek gibi şeyler yapmazlar.
benim basıma geldiği için biliyorum. yazın tatilde birisi ile tanısmıstım numaralarımızı falan verdik. ben çocuktan çok hoşlanmıstım ama arayamıyordum çünkü hoşlandığımı belli etmek istemiyordum. *
babamın favoriler bayağı aşağıda,
işten yeni geldiği için kravatı çıkarmamış,birazdan çıkarıp cebine koyacak
annem elişi örmekte,aynı zamanda konuşulanları dinliyor,
mutfaktan 3 gözlü ocağın üzerinde patlamaya çalışan mısırın kokusu geliyor,
beyaz florasanın aydınlık etkisi hissediliyor.keşke bizde de olsa diyorum
sokaktan inek sürüsünün dönüş sesleri geliyor, belli ki geç kalmışlar,
ara ara böğürüyorlar...mööö
isminin selin olduğunu anladığım sarışın kız bana bakıyor. benim yaşlarımda olduğu belli, olmasa bile boyu tam benim kadar.
bakışlarından anladığım kadarı ile oyun oynamak istiyor.
mavili kırmızılı bir elbise var üzerinde, çok zengin görünüyor... acayip utanıyorum, keşke bir erkek çocukları olsaydı
annesi sesleniyor...
- seliiin, hadi öp bakalım misafirlerin ellerini
( onay vermeden kalkıp öpüyor babamın ve annemin ellerini )
annem: aman ne şeker şeysin sen öyle, gel bakiiim diyip yanaklarından iade-i öpücük veriyor.
sonra...usul usul bana doğru geliyor.
( gözlerime bakıyor )
( allahım bitsin bu çile,çok acayip utanıyorum, yere doğru eğiyorum başımı...)
annem yetişiyor imdadıma...
- kızım arkaşına da hoşgeldin de hadi...
( hoşgeldin diyor sevimli bir ses tonuyla )
( kaşlarım çatık, suratım asık )
bişey demiyorum, utandım... hemde çok, bu kız nerden çıktı, hemen eve gidip, voltranımla, oynamak istiyorum... yada tabancamı alıp yorganı başıma çekip kahraman hayallere dalmak, hemen anneme sarılıyorum, kaşlarım hala çatık...
- oğlum, hadi selinle oynayın siz diğer odada, bak biz konuşuyoruz...
( sonra benim duymayacağımı zannettiği bir ses tonuyla etraftakilere )
- utandı, utandı diyor.
gülüşüyorlar,
tabi ben sinir oluyorum...
iki elimle dudağıma tuhaf dokunuyorum ve göz ucuyla seline bakıyorum, gayet neşeli. benim utanmış olmamdan aldığı cesaretle elimi tutup çekiştiriyo.
( bir kızdan çekinmenin bir erkeğe yakışmayacağını hissediyorum sanki, başım önde elim selinde, yürüyorum arkasından, diğer odaya geçince gösterecem bildiğim tüm numaraları )
- evcilik oynayalım hadi, diyor selin... zaten başka ne oynayabiliriz ki ya saklambaç, ya yakalamaca ( ki en çok onu oynamak istiyorum ben )
( sürekli bana bakıyor garip garip...sonra oyuncak sepetini getiriyor içinde ne ararsan var...oyuncak ayı, bir kaç değişik türde bebek, plastik çatal kaşıklar, beşik, filan )
- top yok mu
- var
- getiiiirr
- bekle
topu getirip eteğinin altına saklıyor.
belli ki, kur yapıyor... işte o zaman asık suratım çözülüp gülüyorum.
- ver topu, diyorum sırıtarak,
- hadi al... deyip kaçıyor... o kaçıyor ben kovalıyorum kocaman bir odanın içinde...
aslında hemen yakalarım ama jet motorları çalıştırmam lazım diyorum...
- yakalayamazsıııın diyor
içimden daha resmi bir ses tonuyla,jet motorların açılış komutunu veriyorum...( vıııııııııııjjjjjjjjjjjjj )
bir hamlede, yakalıyorum elbisesinden... sonra duruyor...dönüyor...gözgöze geliyoruz...
işte o an...
oğuz hakseverlik bir poz yakalıyorum, "o an" zamanın döndüğü, bizim durduğumuz "o an" .. fotoğrafını çekmiş olsaydım çerçeveletip her gün önünde saygıyla eğileceğim "o an". masumiyet tarihi belgeselinin iki figuranı karşımda duruyor...
aşk kelimesinin belkide,
bir çikolata, bir şekerleme, bir dondurma, bir anneanne, anlamına geldiği çağlarda, o minik bakışların kalbime dokunduğunu hissediyorum...
( hala bana bakıyor, utanmıyorum bu defa... )
- baaaak diyorum... sonra o romantizmin tam ortasına sıçarcasına...
( kız bakıyor ellerime )
- parmaklarımı şaklatıyorum... dayımdan öğrendim, nerden baksan 1 hafta uğraştım o sesi çıkarmak için...
Ne kadar uğraşsan da nafiledir. Gözlerini kaçırırsın, ama içten içe güler gözlerin. Hiç olmadı yanakların kızarır, şaşkınlaşırsın. Başını eğer geçersin yanında, sonra pişman olursun. Aslında normal arkadaşlarına yaklaşabildiğin gibi davranabilsen göze batmayacaktır fakat yapamazsın. Daha çok belli edersin.