hoşgörü

entry88 galeri2
    26.
  1. 27.
  2. 28.
  3. (bkz: müsamaha) (bkz: tahammül), (bkz: katlanma), (bkz: görmezden gelme) veya (bkz: göz yumma), başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla, hem de yan tutmadan katlanma demektir. izin verme, aldırmama, iyi karşılama anlamlarına da gelir.
    1 ...
  4. 29.
  5. fethullah gülen'nin yeni politikasıdır. hoşgörü yalanı altında daha çok taraf toplama amacı gütmektedir.
    0 ...
  6. 30.
  7. bizim ülkemizde pek bulunmayan tabirdir.
    1 ...
  8. 31.
  9. hoşgörü, barış içinde yan yana yaşamanın adıdır.
    öyleyse hoşgörü bir anlamada farklılıklara katlanmaktır.
    teklik dürtüsünün egemen olduğu yerde hoşgörü yoktur.
    3 ...
  10. 32.
  11. sözlük sınırları içinde nadir rastlanan tabir.
    0 ...
  12. 33.
  13. öyle çok da olumlu anlamlara sahip olmayan kelimedir. senin birini hoşgörmen için ondan üstün olman gerekir. hiçbir kürt bir türk'e biz size karşı hoşgörülüyüz demez ya da bir alevi bir sunni'ye. demek ki hoşgörü gösterdiğini iddia eden bunun alt anlamı olarak iktidar sahibi olduğunu da ima eder. "ben hoşgörülüyüm" diyen bir insanın aslında demek istediği aslında " bana bak, senden üstünüm ama sana acıyorum, karışmak istemiyorum. ayağını denk al" dır. en son bir bektaşi hikayesi anlatayım ;

    mevlevi : biz hoşgörürüz.

    bektaşi : biz görmeyiz.
    1 ...
  14. 34.
  15. kartopunu yanlışlıkla size atan çocuğa gülümsemektir. kucak dolusu.
    4 ...
  16. 35.
  17. burdan tüm hoşgörüsüzlere sesleniyorum. ananıza küfrederdim ama dua edin hoşgörülüyüm amına koyim..
    2 ...
  18. 36.
  19. hoşgörü şımartmaktır, hataları görmezden gelerek tekrarlanmasına sebep olur. hoşgörmeyin, ama hoşu görün.
    0 ...
  20. 37.
  21. Sosyal ilişkilerinde, empati kurmayı ölçü alan kişinin sahip olduğu , çocukluğunu/gençliğini unutmuş ebeveynin bihaber olduğu meziyettir.
    0 ...
  22. 38.
  23. ülkemiz insanlarında ve sözlüğümüz yazarlarında biraz eksikliğini hissettiğim bir erdemdir.
    0 ...
  24. 39.
  25. küçük kardeşinin bilgisayarı bozmasına tebessüm etmektir.
    0 ...
  26. 40.
  27. olgunluk alameti. yaş ilerledikçe hasıl oluyor. insanın öz hassasiyetleri ve radikal davranışları dışında kendisini gösteriyor.
    0 ...
  28. 41.
  29. ARTIK MEMLEKETiM VATANDAŞININ VE iDEOLOJiK MEVZULARININ SONUCU OLARAK, TÜRK'LÜĞÜN ERDEMLERiNDEN SAYILAN KONULARI KAPSAMDIŞI BIRAKTIĞI DURUMDUR. ÖZÜNDEN KOPANLARIN KENDiLERiNi BU EKSiKLiĞi TAMAMLAMASI OLARAK GÖSTERiLEN BAŞBAKAN VARKEN OLACAK DOĞACAK SONUÇLAR. FETULLAH GÜLENiN VERDiĞi VAAZLAR SONUCU YAKILAN iNSANLARIN OLMASI GiBi SOSYOPSiKOLOJiK DURUMU ZORLARCASINA BAŞBAKANIN ÇIKIŞLARININ TARAFTARLARI SONUCU BENiMSENEREK iNSANLARIN BiRBiRiNE KARŞI TAKINDIĞI TUTUMLARIN OLUMSUZ OLMASI GELECEKTE OLACAKLARA iŞARETTiR.
    0 ...
  30. 42.
  31. tanımının tekrar yapılması gereken, herkesin göz önünde bulundurmasını temenni ettiğim güzide özellik.
    (bkz: herkeste bulunmayan özellikler)
    0 ...
  32. 43.
  33. mevlana rumi celaleddin gelir aklıma bu kelimeyi işittiğimde.

    ülkemde; varlığını hatırladığımda utandığım kelimedir ayrıca.
    1 ...
  34. 44.
  35. ramazan ayı ile birlikte dillerden düşmeyen bir ifade. herkes hoşgörüden bahsediyor. oruç tutanı da tutmayanı da. içtiğin bir yudum su seni saygısız yapıyor, linç edilme tehlikesi ile karşılaşıyorsun.

    bunun tanımının kitleleri yalan söyleyerek dahi hipnotize etmiş gibi etkileyen siyasilerin tekrar yapması lazım. özellikle ramazan ile ilgili olabildiğince şiddet uygulayanları caydıracak uyarılar yapmalılar.

    ve unutmamalı. hoşgörü senin istediğin olacak diye değil, istemediğin olacak diyedir.
    0 ...
  36. 45.
  37. ne güzel bir kelime, sadece kelime olarak lafta kalmamalı, hemen hepimizin hayatına uygulaması gereken çok önemli bir kavram, bu güzel kelimenin ruhunu kavrayarak yaşamak ne güzel olurdu, ayrıca sözlükte de bu güzel kelimenin daha yoğun uygulanması ne güzel olurdu.
    1 ...
  38. 46.
  39. soruyorum nerde diye? ölmüş diyorlar. insanlığın yanına gömülmüş. bir başkası çıkıp her gün tekrar öldüğünü, kum saatindeki taneler gibi azalarak öldüğünü söylüyor. sonra tutup kolumdan çekiyor beni biri. kaf dağının arkasındaki devi arıyorsun sen diye azarlıyor bi güzel. sokak karılarından tutun da bilgin geçinen sefillere kadar herkes birşeyler söylüyor onun hakkında. ama ne gören var, ne haber alan...

    arıyorum, saatlerce arıyorum. yollarda, dükkanlarda, şarkılarda... benim bu uğreşımı görenlerin kıkırdaşmalarına şahit oluyorum. sonra biri yanıma geliyor. önüme bir kağıt parçası atıyor: üstünde önemli insanların resimleri ve sayılar olan. 'ben satın aldım hoşgörüyü, bu kağıt parçasından değersizdi çünkü o. kimse ses çıkarmadı. elimdeki bu kağıtlarla neleri satın aldım bir bilsen. insanları süründürdüm, önüme çıkanları öldürdüm. kimse ağzını bile açmadı. sanma ki kördüler, sanma ki sağırdı onlar. kulaklarını tıkayıp, kafalarını çevirirlerdi. onlar daha farkedemeden kafalarını satın aldım. benim istediğimi görür, benim istediğimi bilirler hâlâ varsan yanlarına. bazen biri yanlış bişeye diker gözünü, bakar uzun uzun. vahşet vardır, en az kendi yaşamı kadar sefalet vardır baktığı yerde. bakar ama görmez. krallığımın kale duvarında birer tuğladır o ve onun gibiler. senin gibiler ise bu saatten sonra sevginin özünü tutup çıkarsanız yedi kat altından yerin, benim krallığımda tek tuğlayı oynatamazsınız yerinden.' diyor ve gidiyor. ben yılmıyorum, yine de aramaya devam ediyorum. baktığım şarkılarda aşkla, sevgiyle, nefretle ve bolca hüzünle karşılaşıyorum. hiç biri içememiş hoşgörü ırmağından. en fazla devamı gelmeyen hafif bir izle karşılaşıyorum. hoşgörü geçmiş bir zamanlar belli, ama nereye gittiğini bilmiyorum.

    akşam oluyor. yoruluyorum, eve gidiyorum umudum tükenmek üzereyken. bi kahve yapıp yorgunluk atmaya çalışıyorum. kahvaltıdan kalma simidimi kemirirken bir ağlama sesi geliyor. içini her çekişinde yürek sızlatan bir ağlama. kitaplığımdan geliyor ses. tozlanmaya yüz tutmuş bir kitabı alıyorum elime. üstünde, içinde ağlayanın göz yaşlarından kabarmış harflerle 'Yunus Emre' yazıyor. açıyorum içini bir cümleye yaslanmış, yaşlanmış, küçülmüş bir surat: hoşgörü. harflere sarıldıkça ağlıyor. daha da kabarıyor harfler, sanki daha çok insanın ilgisini çekebilecekmiş gibi: yaradılanı hoşgör yaradandan ötürü.
    0 ...
  40. 47.
  41. Farklı toplumların, farklı dinlerin, farklı görüşlerin birarada yaşayabiliyo olmasının sebebi hoşgörüdür.
    Hoşgörü bir anlayıştır. Yapılan herşeyin kolayca kabul edilip onaylanması değil, başkalarının görüşlerini anlama yeteneği ve acı bir
    duygu beslemeden anlayışlı bir tartışma arzusudur(Macintosh).
    Hoşgörü insanların birbirine duyduğu saygıdır ve birarada yaşamanın gereğidir.

    Hoşgörünün eksik olduğu birey ve toplumlarda yaşamın sürekli çatışma ve kargaşa içinde sürdüğü görülür.
    Hoşgörüyü kavramak, yaşamak ve yaşatmak için bilgi sevgi ve çaba gereklidir. Çünkü hoşgörü bireyin
    kendini psikolojik, sosyal ve felsefi olarak kavrayabildiği oranda oluşabilir.Fakat sıra uygulamaya geldiğinde sadece eğitimin
    yeterli olmadığını ve herkes tarafından kolayca uygulanamadığını görüyoruz.Düşünün en son ne zaman apartman kapısında
    karşılaştığınız gürültücü komşunuza gülümsediniz ? Yada ideolojisi sizden farklı
    birinin görüşlerine saygı duyarak önyargısız ne zaman dinlediniz ?Bir kez olsun akşam haberlerindeki
    kavgaların, ölümlerin kaçta kaçının hoşgörüsüzlükten doğduğuna bakın,ne kadar üzücü bir sonuçla karşılaşacaksınız.Oysa
    hoşgörüye son derece ihtiyacı olan, içinde pek çok farklılığı barındıran kozmopolit bir toplumda yaşıyoruz.

    Hepimizin bildiği gibi farklılıklar bir toplumun zenginliğidir. Ne kadar çok farklı görüş olursa doğrular, yanlışlar okadar
    kolay ortaya çıkar. Fakat farklılıklara karşı hoşgörüsüzlük bu zenginliğe yapılan bir saldırıdır. Farklı görüşe sahip olanları, farklı
    düşünenleri ayırıp bu insanlara onlar diye bakıp önyargı ile yaklaşıldıkça toplum bu zenginlikten mahrum kalır. Yıllar önce
    Atatürk'ün siyasete parti sistemini yerleştirmesinin sebebi farklı görüşler yaratmaktı. Fakat ne yazık ki meclisimizdeki
    kavgalardan ne kadar hoşgörülü bir toplumda yaşadığımız ve farklılıkları ne derece kullanabildiğimiz de ortada.

    Hoşgörünün ihtiyaç duyulduğu yerlerden biride ailedir. Hepimizin bildiği gibi aile, toplumu oluşturan en önemli unsurlardan biridir.
    Hoşgörü bazı ailenin temel taşı, bazı ailenin ise önünden bile geçmiyor. işte toplum bu iki aile tipinden oluşuyor. hoşgörülü olan
    ailede herkes mutlu, işler yolunda. Hoşgörüsüz ailelerin çoğu ise ayakta kalmakta bile güçlük çekiyor.
    işte bu iki aile tipinden hangisi olacağınız sizin elinizde. Hoşgörülü aile yada hoşgörüsüz aile.

    Mevlana'nın“ Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim. Sen de onlara benim gibi iyi gözle bak.” dediği gibi
    temelinde hoşgörünün olduğu bir hayatı önce birey sonra toplum olarak yaşamayı başarabildiğimiz zaman bu ülke sükunet ve
    huzur bulacaktır. Unutmayalımki hiçbir kavga hoşgörü atmosferinde yaşam alanı bulamaz, kaybolur gider.
    Kısaca hepimiz birbirimizle bir yaşamı paylaşıyoruz. Hoşgörünün mutluluk ve huzur doğurduğu bir yaşam.
    Bu yaşam kinle, kargaşayla ve kavgalarla doldurmak için yeterince uzun mu ?
    0 ...
  42. 48.
  43. Günümüz dünyasının huzuru için herkesin hamuruna bi' miktar serpiştirilmesi gereken "hoş" bir şey.
    0 ...
  44. 49.
  45. ülkemin en çok ihtiyacı olandır. *
    2 ...
  46. 50.
  47. anlayıştır, alttan almaktır.

    (bkz: suyuna gitmek)
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük