Bir nazım hikmet hayranı olarak ilk entry m onun şiiri olsun istedim.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş legenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Şiir de geçen memleket gibi yoksuldur odam dizesi ne hüzünlü ne aşk kokan büyülü bir dizedir bu şiiri yazan nazım kadar yazdıran kadına da hayran olmamak elde değil.
Hep söylemek istediğim,hasretiyle kavrulduğum,beklerken yaşlandığım,gelmeyeceğini düşündükçe kahrolduğum, ya gelirse dedikten sonra parıldayan gözlerimin aksine kandırma kendini yeter artık diye bitirdiğim, ama içimde yer edinmiş,çürümeye terk edilmiş bir cümledir.
hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş legenim var.... Diye devam eden nazım hikmet şiiridir.
çaylaklıktan çıkan sözlüğün en tatlı kızını karşılama cümlesi. nick verip yine çaylak olmak istemiyorum zira karşılaşamıyoruz sonra. o kadar özledim ki.