altı adet entry'me gammaz görevliler tarafından "hoş geldin" olması için rötuş istenen, konuk karşılama sözü.
çabucak şöyle bir göz attım; her iki şekilde de kullanılan bu hoşlama sözünün bu şekilde kullanımı oldukça fazla. kendi bildikleri gibi düzeltilmesini isteyen gammaz arkadaşlar bir hayli yorulmuş olmalılar. yoksa yine bana mı özel bu uygulama? uludağ sözlükte genellikle böyle olur da bu işler. başkasına mübah olan saçmalamaların binde biri değildir yazdığın; ama seninki uçurulur ya da sürekli rötuş talebi görür. veya anlı şanlı çaylak olursun. klasik ve otomatik işleyen sistem gereği; -yüksek mevkilerde dayın, onun çevresinden olan şakşakçıların yoksa eğer vurun abalayı- muamelesi kaçınılmaz olur.
Güldüğünde gözleri ufuk çizgisine benzeyip sonsuzluğu hissettiren güzel adam için biriktirdiğim şarkılardan biridir. Sesim en çok şuna karışsın isterim:
bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin
ah bu yağmur yalnızlığımmış, dindim efendim
--spoiler--
ne güzel gülüşün ne güzel kokun var senin güzel adam! Ben ne kadar iyi hissederdim kendimi kollarında...
--spoiler--
Fena halde sezenler olmuş u anımsatıyor bana.
Hüsnü arkan gene yapmış yapacağını. içimizi sökmüş. Unufak etmiş. Tutuşsun gün, yansın geceler demiş. Biz tutuşup yanmışız.
Unufak demişken,
ah, unufak olsam ve desem ki
ağzın tat görmesin hayat
kandırdın beni.
hoş geldin!
kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
hoş geldin!
ayrılık uzun sürdü.
özledik.
gözledik...
hoş geldin!
biz
bıraktığın gibiyiz.
ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
hoş geldin.
yerin hazır.
hoş geldin.
dinleyip diyecek çok.
fakat uzun söze vaktimiz yok.
yürüyelim...
Birsen tezer ile Hüsnü arkanın yaptığı belki de dinlediğim en güzel düettir. Tek başına dinlemek ayrı bir dokunuyor adama. Kendi kendine hoşgeldin der gibi.
hoş geldin
mirim üstadım.
gel otur köşeye
pencereyi açayım
perdeler aralık
akşam ayazı varsın
mahallemizin sesini dinleriz
hep bir ağızdan
bir çocuk gelmiş gibi
hoş geldin ağlıyor sokaklar
bir çocuk çember çeviriyor
sanki kaldırımlarda
öyle yuvarlanıp geçiyor
hayat
söyle üstadım
ne olacak halimiz
pek kötü sesler
yankılanıyor orta dalga radyodan
ekmek karnemi kaybettim
yok
kuş üzümü çay iyi gider
demledim
dediğin doğruysa mirim
yani moskova önlerinde
kurşunlar donuyorsa
kar kızıl yağıyor demek
doğuya
bir çay daha
demek
gidiyorsun
hücrem bekler diyorsun
aman dikkat
karartma geceleri
tekin değildir ankarada.
demek haberler böyle yoldaş,
orta dalgaya kulak asma diyorsun,
şimdi kısa dalga
burası
moskovanın
sesi radyosu.
katyuşkaları dinleyin
geberiyor
faşizm.
'44 kışı, ankara
bir çocuk geldi dünyaya
yaşarsa,
adı barış.