"bizim problemimiz dünyanın her tarafında insanların sefalete, açlığa, aptallığa, savaşa ve acımasızlığa karşı itaatkarlığı. bizim problemimiz hapisler küçük hırsızlarla doluyken ve büyük hırsızlar ülkeyi yönetirken insanların itaatkarlığı. bu bizim problemimiz."
Ölümünü öğrendiğimde, soyadı gibi bir zınnnnlama oldu beynimde. Tarihin yok saydığı küçük insanları ele alırdı bu büyük adam. Onların gerçek sözlerini bizlere ulaştırırken yüzünde, hoş bir tebessüm asılı kalırdı. Oturduğu yerden konuşup, bar masalarında hükümet kurup hükümet yıkanlar gibi değil, bizzat yerine giderek haykırırdı sözlerini. Ki, ırkçılığa, Vietnam, körfez ve ırak savaşlarına karşı düzenlenen eylemlere bizzat katıldı. Vatandaşlık haklarının ilk ve en tehlikeli günlerinde bıçak sırtındaki öğrencileri destekledi. Siyahlarla beyazların aynı ulaşım araçlarını kullanma hakkının tanınmasını sağlamak için özgürlük otobüsleriyle dolaşan bir asi ruhtu.
Olgunlaşmış kayısının toprağa düşüp çıkardığı sesle, başımı onun harika tiyatro oyunu emma dan kaldırıp şunu düşünmüştüm. Bizim vaktimiz ne zaman gelecek. Sonrasında kitapları ama özellikle tiyatro oyunlarına gözüm akarken hep düşünürdüm daughter of Venüs, Marks in soho bizim sahnelerimizde ne zaman görünür diye. Tam bu sırada erkal imdadıma yetişti. Muammer karaca'da izlerken marks'ın dönüşünü, zinn'in zekasına, ileri görüşlülüğüne ve anlizlerine bir kez daha hayret ederken oyunu takip edemiyordum.
Belkide onun için en güzeli, noam chomsky söylemiş. Ne zaman barış ve adalet için bir mücadele varsa , howard, çoksusunun kanatlarını açarak, dürüstlüğü, adanmışlığı, hitabet ve anlayış gücüyle ilham vererek, muhalifleriyle karşılaştığında mizahı elden bırakmayarak, şiddet karşıtlığına inanarak bütün namusuyla orada ön saflardaydı.
Umarım bizim popüler tarihçilerimiz, mangalda et eşliğinde rakı içer gibi tarih tartışmaktan uzaklaşıp, yada dönem yalakalığı tarihçiliğini bırakıp zinn gibi tarihçilerin yaşamı ve çalışmalarından etkilenirler.
Umarım Marks'ın Dönüşü sadece o zamanları ve Marks'ın yerini aydınlatmakla kalmaz, bugünlere ve bizim bulunduğumuz yere de ışık tutar. Howard zinn
2.dünya savaşında amerikan ordusunda yer almıştır. savaş toplumları üzerine yazılar yazmış, sosyalist, muhalif amerikalı profesördür.
"bizim problemimiz halkın itaatsizliği değil, bizim problemimiz halkın itaatkarlığı. bizim problemimiz dünyanın her tarafında hükümet liderlerinin diktalarına itaat edip savaşa giden insanların sayısı ve bu itaarkarlık yüzünden ölen milyonlar. bizim problemimiz dünyanın her tarafında insanların sefalete, açlığa, aptallığa, savaşa ve acımasızlığa karşı itaatkarlığı. bizim problemimiz hapisler küçük hırsızlarla doluyken ve büyük hırsızlar ülkeyi yönetirken insanların itaatkarlığı. bu bizim problemimiz. " howard zinn
20. yy amerikasının marksist görüşlü, savaş karşıtı siyaset filozofu ve yazarı. a people's history of the united states adlı eseri ile geniş kitlelerce tanınmışsa da merakımı celbeden yönü kesinlikle, kankası noam chomsky ile 2002 yazında yaptığı the fellowship of the ring tartışmasıdır. bulun okuyun bu beyin jimnastiğini derim. bu ikisi dışında okumadım, etmedim bilemem.
amerikalı tarihçi, yazar, oyun yazarı(marx'ın dönüşü), sosyalist eylemci.
--spoiler--
Tarihi bilmiyorsan dün doğmuşsun demektir. Dün doğmuşsan her lider sana istediği hikayeyi anlatabilir.
--spoiler--
--spoiler--
bizim problemimiz dünyanın her tarafında insanların sefalete, açlığa, aptallığa, savaşa ve acımasızlığa karşı itaatkarlığı. bizim problemimiz hapisler küçük hırsızlarla doluyken ve büyük hırsızlar ülkeyi yönetirken insanların itaatkarlığı. bu bizim problemimiz.
--spoiler--
noam Chomsky, iki yıl önce yitirdiğimiz ünlü tarihçi ve eylemci Howard Zinn'i andığı aşağıdaki yazısında, Zinn'i Türk aydınlara benzetiyor. Chomsky, Türk aydınların toplumsal mücadeledeki rolleriyle ve karşılaştıkları baskılarla eşsiz bir model oluşturduklarına dikkat çekiyor.
Ön not: 27 Ocak, 2010'da yitirdiğimiz Howard Zinn'in ölüm yıldönümüydü. insan hakları hareketinin aktif bir unsuru olan Zinn, 1963'te ayrımcılığa karşı mücadelede Atlanta Spelman College'daki kadrolu öğretim üyeliği görevinden vazgeçmek pahasına siyah kadın öğrencilerden yana saf tuttu. 1967'de Vietnam'daki savaşa son verilmesini isteyen ilk ve en etkili kitaplardan biri olan Vietnam: Geri Çekilmenin Mantığı'nı yazdı. ABD ordusu hava kuvvetlerinde görev yapmış bir gazi olarak, Daniel Ellsberg'in Pentagon Belgeleri kitabını yazmasına yardımcı oldu. Bu hareket daha sonra FBI tarafından yüksek güvenlik riski olarak gösterilecekti. Çok satan kitabı Amerika Birleşik Devletleri Halkları Tarihi ile ''Halkların Tarihi'' diye yeni bir çığır açtı. Bu yaklaşım kazananların tarih yazıcılığına dayalı anlayışa karşı çıkıyordu. Ödüllü bir eylemci, yazar ve tarihçi olarak Zinn'i, yakın arkadaşı, büyük entelektüel Noam Chomsky'den daha iyi kim anlatabilirdi ki!
Amerikalı büyük eylemci ve tarihçi Howard Zinn hakkında bir şeyler yazmak benim için kolay değil. O benim 45 yıllık çok yakın bir arkadaşımdı. Ailelerimiz de aynı şekilde çok yakındı. Ondan kısa süre önce kanserden ölen eşi Roz da, harika bir insan ve yakın bir arkadaştı. Edward Said, ikbal Ahmed ve diğer bazı eski dostlar gibi, zeki ve üretken düşünürler olmanın yanı sıra her daim kendilerine ihtiyaç duyulduğunda göreve hazır bulunan cesur ve adanmış militanların içinde yer aldığı bütün bir kuşağın ortadan kalkmaya yüz tuttuğunun farkına varmak elbette hüzünlü bir şey. insanlığın kurtuluşuna dair umudu mümkün kılan, işte bu kuşağın bünyesinde topladığı söz konusu özellikler bileşiminin varlığıdır.
Howard'ın olağanüstü hayatı ve işi en iyi onun kendi sözleriyle özetlenir. Öncelikli ilgi alanının, tarihe kaydedilen ''o büyük olayların''; kökünde yer alan ''meçhul insanların sayısız küçük eylemleri''; olduğunu açıklamıştır. Eğer ki, doktrinin ve dogmanın süzgeçlerinden geçerek ''meçhul insanların sayısız küçük eylemleri''nden kopartılmışsa ''o büyük olayların''kaydı son derece aldatıcı ve ciddi bir şekilde güçsüzleştirici olacaktır. Onun hayatı her zaman yazılarıyla ve sayısız demeç ve röportajıyla sarmalanmıştı. Onun hayatı, bencil olmayan bir biçimde, gücün büyük anların kaynağı olan meçhul insanlara verilmesine adanmıştı. Bu durum Howard'ın bir sanayi işçisi ve emekçi militan olduğu zamanlarda ve 50 yıl önce Georgia Atlanta'da çoğunlukla küçük siyah elite açık olan Spellman College adlı bir siyah kolejinde öğretmenlik yaptığı günlerden bu yana geçerli olan bir gerçekliktir.
Howard, Spelman'da öğretmenlik yaparken, yeni gelişen ve en tehlikeli günlerini yaşayan insan hakları hareketinin ön saflarında duran öğrencileri destekledi. Bu öğrencilerden Alice Walker, Julian Bond ve diğerleri gibi pek çoğu sonraki yıllarda epey ünlü oldu ve Howard'ı yakından tanıyan herkes gibi sevgi ve saygı gösterdiler. Ve her zaman olduğu gibi, onları desteklemekle kalmadı, ki bu destek bile yeterince olağanüstü bir şeydi, en tehlikeli çabalarında doğrudan bir katılımcı olarak yer aldı. Örgütlü bir halk hareketinin henüz ortada olmadığı bir zamanda ve hükümetin daha yıllar sürecek düşmanca tutumu karşısında, o zamanlar böylesi bir işe kalkışmak kolay değildi. Sonuçta, büyük ölçüde; büfelerde oturan, özgürlük otobüslerini süren, eylemler örgütleyen, ırkçılık ve vahşetle, kimi zaman da ölümle yüz yüze gelen bu genç insanların cesur eylemlerinin ateşlemesiyle halk hareketi patlak verdi.
1960'ların başı itibariyle, Martin Luther King'in liderliğiyle ve hükümetin yanıt vermek zorunda kaldığı kitlesel bir halk hareketi şekilleniyordu. Howard, cesaretinin ve dürüstlüğünün mükafatı olarak, kısa süre sonra, öğretmenlik yaptığı okuldan atıldı. Birkaç yıl sonra, ''sayısız küçük eylemler''; ile King'in önemli bir etki kazanmasını (eminim ki bunu en başta King'in kendisi ifade ederdi) ve ülkeyi, eski kölelere temel insan haklarını teorik olarak sağlayan bir yüzyıl öncesinin anayasal değişikliklerini kabul etmeye mecbur bırakmasını (daha gidecek çok yol kaldığını belirtmeye gerek yok ama en azından kısmen de olsa bir yol kat edilmesini) sağlayan o meçhul insanların ana örgütü SNCC üzerine (Barışçıl Öğrenci Koordinasyon Komitesi) kitabını yazdı.
uygarlaştırıcı bir etki
Kişisel olarak, Howard'ı, 1964'te (sanırım) Jackson Mississippi'de gerçekleşen bir insan hakları eylemine birlikte gittiğimizde yakından tanımaya başladım. O geç tarihte bile, kimi zaman şok edici biçimler alan şiddetli bir düşmanlık, polis vahşeti ve federal otoritelerin devletin kolluk güçleri ile farksızlığı hatta işbirliği hakimdi.
Howard, eğitim verdiği Atlanta kolejinden atıldıktan sonra Boston'a geldi ve akademik kariyerinin geri kalanını Boston Üniversitesi'nde geçirdi. Orada, eminim ki, kampüsün en beğenilen ve sevilen fakülte üyesiydi öte yandan yönetimin insafsızlıklarının ve amansız düşmanlığının hedefindeydi. Ne var ki, daha sonraki yıllarda, emekliliğinin ardından, öğrenciler, personel, fakültelerin çoğu ve toplumun geneli içinde daima ezici ağırlığı olan bir kamusal şeref ve saygınlığa kavuştu. Boston'dayken kendisine hak ettiği ünü kazandıran kitaplarını yazdı. Çekilmenin Mantığı adlı kitabı, 1967'de, pek çoğunun ancak o zamandan sonra güç bela kafa yoracağı şu gerçeği açık ve etkili bir şekilde ifade eden ilk çalışmaydı: ABD'nin, işgal ettiği ve sonra da büyük ölçüde tahrip ettiği Vietnam'da, gücünü ve kayda değer kontrolünü muhafaza ederken, bu ülkede müzakere çağrısı yapmak dahil hiçbir şeye hakkı yoktu.
Bilakis, ABD herhangi bir saldırganın yapması gerekeni yapmalıydı: çekilmeli, halkın bir enkaza dönen ülkesini yeniden inşa etmesine izin vermeli ve eğer en küçük bir dürüstlük gösterecekse işgalci orduların işlediği suçlar için büyük tazminatlar ödemeliydi. Kitap kamuoyunda büyük etki yarattı. Bu kitabın mesajı, bugün bile, elit eğitimli çevrelerde güç bela idrak edilmektedir, ki bu da ne kadar önemli bir çalışma olduğunun bir göstergesidir.
Halkın yüzde 70'i, önemli ölçüde savaş sonrası genel kamuoyu içinde, savaşı ''bir hata''; olarak değil ''kökten yanlış ve gayri ahlaki''; olarak kabul etti. Ana akım görüşte böylesi bir düşüncenin kırıntısının dahi ifade edilmesine çok nadir rastlandığı bir ortamda bu önemli bir orandı. Howard'ın yazıları, ve her zaman olduğu gibi protestolardaki ve doğrudan direnişteki göze çarpan varlığı, ülkenin büyük bölümünün uygarlaşmasında önemli bir faktör oldu.
Aynı yıllarda, Howard o sıralarda gelişmekte olan direniş hareketinin de en dikkat çeken destekçilerinden biri haline gelecekti. Gayrimeşru Otoriteye Direniş Çağrısı'nın ilk imzacılarındandı ve pratik örgütçülerinden biri olduğu Direniş'in eylemlerinin de içindeydi. Savaş karşıtı eylemlerin ateşlenmesinde önemli bir etkide bulunan sığınak eylemlerine de hemen katılmıştı. Nerede ihtiyaç duyulsa (konuşmalar, sivil itaatsizliğe katılım, direnişçilere destek, mahkemelerde şahitlik) Howard oradaydı.
Aşağıdan tarih
Uzun vadede, Howard'ın savaş karşıtı yazılarından ve eylemlerinden daha etkili olan ölümsüz büyük eseri, Amerika Birleşik Devletleri Halkları Tarihi, bir kuşağın bilincini kökten değiştirdi. Bu kitapta dikkatle, açıklıkla ve ince eleyip sık dokuyarak, meçhul kalan insanların, sonu gelmez barış ve adalet mücadelesinin ilerleyişindeki kritik rolüne ve kendi tarih versiyonlarını yazıp dayatmaya çalışan iktidar sistemlerin kurbanlarına ilişkin temel mesajını geliştirdi. Daha sonra, onun Halkın Tarihi'nden Sesler'i, şimdi, daha iyi bir dünyanın yaratılmasında değerli bir rol oynayan o unutulmuş ya da yok sayılmış insanların pek çok gerçek sözünü açığa çıkaran beğenilen bir teatral/televizyon yapımıdır.
Howard'ın, meçhul insanların eylemlerini ve sözlerini tarihin içine itildikleri derinliklerinden çıkararak ortaya koyduğu emsalsiz başarısı, ABD tarihinin kritik periyotlarına odaklanarak ve aynı şekilde diğer ülkelere de yönelerek benzer bir yol izleyen kapsamlı tarih araştırmalarının tohumlarını serpti. Bu çok güzel bir gelişmeydi. Bütünüyle yeni olmamasına karşın (daha önce de belli konularda bilgece araştırmalar yapılmıştı), ABD tarihinin nasıl yorumlandığı ve aktarıldığına ilişkin kritik eksiklerin telafi edilmesinde, Howard'ın geniş ve keskin aşağıdan tarih; vurgusu ile kıyaslanabilecek bir şey yoktur.
Howard'ın adanmış eylemciliği kelimenin tam anlamıyla kesintisiz sürdü; sonuna kadar, hayatının şiddetli zafiyet ve kişisel hüsranla geçen son yılına kadar. Oysa bu hali, onunla buluşan ya da onu ülke çapındaki büyülenmiş dinleyicileri karşısında yorulmak bilmeksizin konuşurken gören biri tarafından çok net görülecek bir şeydi. Barış ve adalet için nerede bir mücadele varsa Howard bitmez tükenmez coşkusuyla orada, en ön safta olurdu. Dürüstlüğü, bağlılığı, hitabeti ve kavrayışıyla ilham verirdi. Güçlüklerin karşısında mizahın ince dokunuşuyla dururdu. Barışçıl ve büsbütün ahlaklı bir yola adanmıştı. Onun hem yaşamı hem de eserlerindeki başarıları kaç tane genç insanın yaşamını, ne kadar derinlemesine etkilemiştir, hayal etmesi bile güç.
Bazı yerlerde Howard'ın yaşamı ve çalışmalarının özel bir yansıması vardır. Bu yerlerden biri, daha iyi bilinmesi gereken bir ülke, Türkiye'dir. Başka hiçbir ülke bilmiyorum ki önde gelen yazarları, sanatçıları, gazetecileri, akademisyenleri ve diğer aydınları devletin suçlarını kınarken ve bunun da ötesine geçerek, şiddetli baskı tehdidi altında ve kimi zaman da bu baskılara maruz kalarak ve sonra yine iş başına dönüp baskı ve şiddetin son bulması çabasıyla sivil itaatsizliğe katılırken sergiledikleri cesaret ve onurlu duruşlarıyla böylesi etkileyici bir sicile sahip olsun. Bu, benim bildiğim kadarıyla eşi bulunmayan, şerefli bir sicildir ve Türkiye'nin de bundan onur duyması gerekir. Ve bu durum diğer ülkelere de model olmalıdır. Aynı, tarihin nasıl anlaşılması ve onurlu bir yaşamın nasıl yaşanması gerektiği konusunda silinmez bir iz bırakan Howard Zinn'in hayatı ve çalışmalarıyla unutulmaz bir model sunduğu gibi.
noam chomsky **