Mezopotamya... Medeniyetler beşiği. Birbirlerinden farklı medeniyetlerin, uygarlıkların, topraklarında can bulduğu, hayata tutunduğu diyar... Dicle ve Fırat' ın bağrı.
Verimli, bereketli ve cömert toprakları ile yaşam bahşetmiştir yüzyıllarboyu medeniyetlere, halklara, uygarlıklara. Tarihin hiçbir döneminde, tek bir devlete ya da hükümranlığa bağlı olmamıştır asla. Bir çok uygarlığı kucaklamış ve eteklerine sarmıştır. Anaçtır.
Medeni yaşamın ilk izlerini taşımakla birlikte, kültür ve sanat adına da, ayrı bir hazine, ayrı bir dünyadır Mezopotamya. Halkların kendi inanışlarına ya da yaşam biçimlerine göre şekillendirdikleri ve çoğu kez birbirlerinden etkilenerek var ettikleri sanat anlayışı, günümüz modern sanatsal etkinliklerinde dahi hala kendini göstermektedir. Ve bu topraklar, kendisi gibi unutulmayacak kadar değerli bir çok yetenek vermiştir dünyaya. işte bunlardan biride, Hossein Alizadeh' dir.
Azeri bir baba ve iran' lı bir annenin çocuğu olarak, 1951 yılında merhaba demiştir hayata Alizadeh. Genç yaşlardan itibaren müziğe ilgi duymuş ve bu ilgi, ilerleyen yıllarda, kendisini geleneksel Fars müziğinin duayeni haline getirecek düzeye ulaşmıştır.
Müzik eğitimini Tahran üniversitesi ve Berlin üniversitesi müzikoloji bölümünde alan Alizadeh, aynı zamanda Houshang Zarif, Ali Ekber Shahnazi, Nur Ali Borumand, Mahmood Karimi, Abdollah Davami, Yusuf Foroutan, Saeed Hormozi, Kayhan Kalhor gibi iran geleneksel müziğine damgasını vurmuş isimlerle çalışmıştır. Enstrüman konusunda uzmanlık alanı Tar, Setar ve Şurangiz olan Alizadeh, yaptığı birbirinden müthiş besteler ile müzik dünyasının unutulmazları arasında yer almayı hak etmiştir.
1989 yılında Afsaneh Rasaei (vokal), Pejman Hadadi (tombak, def), Ali Boustan (setar), Pouria Akhavass (vokal), Nima Alizadeh (rebab), Saba Alizadeh (kemençe) ile birlikte ''Hamavayan Ensemble'' isimli grubu kurmuştur. Hâlâ grubuyla birlikte çalışmalarına devam eden Alizadeh; gerek solo, gerek dünyaca ünlü müzisyenlerle yaptığı düetler, gerek film müzikleri, gereksede Hamavayan Ensemble grubu ile birlikte ortaya koyduğu çalışmalarla onlarca unutulmaz eseri biz müzikseverlerle buluşturmuştur.
Bu çalışmalar içerisinden, özellikle Ermeni müziğinin sembolü olan ve Babalan isimli enstrümanın yaşayan en iyi virtüözü olarak kabul edilen Djivan Gasparyan ile 2006 yılında ortaya koyduğu ''Endless Vision'' isimli albüm, müzikseverler tarafından büyük ilgiyle karşılanmıştır. Bu albümde üçleme tarzıyla yerini bulan ''Sarı Gelin'' türküsü ise, insanı dinledikçe mübtelası edecek kadar başarıyla icra edilmiştir.
Bütün bunların yanı sıra, Hossein Alizadeh' i ekol haline getiren başlıca çalışmaları arasında film müzikleri geliyor. Özellikle Ghobadi filmleri için bestelediği parçalar, izlenen filmin her anını kişiye yaşatacak şekilde bestelenmiş gibidir. Sarhoş Atlar Zamanı (2000), Kaplumbağalarda Uçar (2004), Yarım Ay (2006), Gabbeh (2006), Serçelerin Şarkısı (2008) gibi filmlerin müzikal çalışmalarını üstlenen Alizadeh, Demokrat ve Aydın kişiliği ilede zihinlerde yer edinmiştir.
Acem müziğinin gizemli ve mistik tınıları dünyaya tanıtmak konusunda büyük başarı sağlamasının yanında, Batı müziğinin klasik öğelerinide son derece uyunlu ve ahenk içerisinde besteleyebiliyor olması, Alizadeh' in müzisyen dehasını gözler aönüne sermek adına verileilecek bir başka örnektir. Grup çalışmaları, solo çalışmaları, düetleri, film müziklerinin yanı sıra; Setar ve Tar gibi enstrümanlar hakkında yazdığı kitaplarıda bulunmaktadır.