yazdıklarına, üslubuna, tespitlerine bakıyorum. taşak 17 kilo. ama nick altı daha üçüncü sayfada. var bu işte bi iş. bi insan bu kadar iyi yazıp bu kadar şey olamaz (şey derken, ne bileyim böyle işte, şey yani. anladınız siz onu. napopuler, unpopular gibi). niye sevilmiyor ki?
benim nezdimde tartışılmaz -sizler tartışır hatta '' siktir lan! '' bile dersiniz, saygı duyarım. yok lan ne duyacam, asıl siz siktir olun- gerçek; hoşaf bu sözlüğün en iyi yazarıdır. mizahın kralını yapar, ayarın allah' ını verir, bilgi birikimini futbol veya siyaset tartışmalarına entry girerek göstermektense yazılarının arasına serpiştirdiği küçük ipuçlarıyla belli etmeyi sever. bu adam gizemli, '' aha ben buyum'' demez, sizin çözmenizi bekler. ortaya salıvermez kendisini, gören gözler zaten seçecektir onu binlerce yazar arasından.
yıllardır burdadır yine de nick altı 2 b orman arazisi gibidir. eğer bu adam biraz zirve kelebeği olsaydı, yahut verdiği ayarlarda karşı tarafa da bir nefes alma, cevap verebilme hakkı tanısaydı gerçekleşmesi muhtemel polemiklerle selebritinin şahı olurdu. bu açılardan kendisini ikon yazarlardan cyrano' ya benzettiğimi hatta onun cyrano olabilme ihtimali üzerine bir arkadaşla* fikir teatisinde bulunduğumuzu kamuoyuna açıklıyorum. mesela neden kıllandım;
bunu hoşaf yazmış;
--spoiler--
"ilk baharda sevdik, yazda seviştik, sonbaharda terkedildik, kışta yalnızdı çoğu karemiz.."
--spoiler--
--spoiler--
işte bu inançlarla, bambaşka ve tertemiz biz, yürek diyorlarsa yüreklerimizi, "beyinde biter" diyorlarsa beyinlerimizi, "kimyadır, biyolojidir" diyorlarsa hepten fen bilgimizi açık tuttuk sevilmeye, sevmeye ve aşka.
--spoiler--
bunu da cyrano üstad buyurmuş beni sen ellerin olayım diye mi sevdin adlı entrysinde. gel de şüphelenme azizim*. gerçi sağolsun sır perdesini kaldırdı, gösterdi yüzünü bana.
gelelim ayar konusuna; bu adam ayar vermez abi, resmen adamın götünden kan alır. kafasına taktığı kişiyi ya da eylemi, tarzı, hedeyi uzun uzadıya inceler. bir kez sizi menzilde gördüyse sıçtınız, okur bütün entrylerinizi, kurar oyunu ve pusuya yatıp bekler*. zamanı gelince de okları yollar, felç olup kalırsınız. zannımca beni haksız yere kurban etmiştir* ama olsun yahu, yıllardır yediğim en güzel ayardı.
neden yazar insanlar? içini dökmek maksadıyla, meşhur olma amacıyla vb. ne derseniz deyin hepimiz burda ego tatmin ediyoruz. yalanım varsa yılanlar kaçsın bir tarafıma ki sözlük, benim burda egomu tatmin eden tek şey hoşaf' ın yazdıklarımı okuduğunu bilmek ve zaman zaman ondan '' eline sağlık usta'' diye tebrik mesajı almaktır. karmam binbeşyüz olsa, her günün en iyi entrysi benimki seçilse bu kadar mutlu etmezdi. evet hoşaf, iyi ki varsın, iyi ki ayar verdin.
bir anka kusudur
nallari diktikce
küllerinden doğacak olan
kuyuya sarkıtılan
rakı gibidir
içtikce tadina varilan
ehmmmmmm
son dizeye birşey bulamadim
essekler hosaftan anlamaz diyerek
utanmadan bir beylik deyişle entryi bitireyim
derken
ece erken
falan filan
final sarkısı:
zaten bir mum değilmiyiz
öyle yahut böyle eriyerek bitmeyecekmiyiz
tükenmeyecek miyiz
o halde bakma öyle avanak avanak
elinden geldiği kadar ısıldamaya bak
behey emekli bürokrat
yalan yok. nickime girdiği entryden sonra detay araya nickini yazıp arattım. ilk gözüme çarpan uzun ama akıcı cümlelerden oluşan, usta işi entryleri oldukları idi. içeriklerini de inceledim. farkında olmadan epey bir süre okumuşum.
eskiden de okuyup oylardım. lakin artık detay ara ya nickini daha çok yazacağım.
(bkz: usta klavye)
sözlük ahalisinden sadece vaudeville for vendetta ve şahsımın tanık olduğu bir müzikal kariyere sahip yazar. kim olduğunu sormayın, söylemem. yok lan şaka, söylerim ama ''bak kimseye söylemeyeceğine söz ver'' diye yemin ettiririm önce. şimdi ha şurada birkaç done vermek vardı aslında ama neyse, siz en iyisi özel mesaj atıp sorun bana. hem böylece bir yakınlık doğar, arkadaş oluruz, bir yerlerde oturup bir şeyler içeriz değil mi efendim?
yazar olan hoşafı içemiyoruz. çok canlar sıkılıyor bu uğurda.
neden peki?
hoşaftan yazar oluyor da bu heriften neden hoşaf olmuyor mirim?
erikten oluyor, kayısıdan oluyor, duttan bile oluyor lan!
hoşaf'ın bunları düşünüp tartması gerekiyor bence..
talep büyük!
ne bileyim, her mevzu açıldığında şu sözlüğün boktanlığından filan dem vuruyoruz; moderasyonuymuş, mysql muş(mış, miş,...), o bu diye sallıyoruz da, bir türlü de bırakıp gidemiyoruz şurayı. ben yani, biz derken... şimdi saysan -herkes gibi- benim de yazdığım entry lerin takribi 10'da 15'de 1'i filan bu minvallidir muhtemelen. sıkılıyorum bazen haliyle... fazla da sallamadığım şu ortamda bir-iki takip ettiklerimi okuyorum, s.kindirik entry ler giriyorum sıkıldığımda ya da... sol frame? ona koyan koymuş zaten, hiç girmeden şimdi... ammavelakin bu adam, belki de istisnasız, yazdıklarını okuduğum her vakit, hep bana bir şeyler, hatta uzun bir şeyler yazma şevki/isteği veren biri oluyor hani. her hali/entry siyle de aşikar doluluğu güzel bir neden. sonra, "şuna bak lan, millet yine bildiği düsturla, etrafını sallamadan anlatacağını anlatıyor." gibi bir tepkiyle baş başa kalıyorum "son" a tıklamamın ardından. nihayete kavuşturmak çoğu zaman mümkün olmuyor ama kendi adıma, bin türlü sebepten. yine de, kimi zaman, yeri geldiğinde "ota-boka" yazılmış 1000'den fazla entry min arasında bu da eksik olmamalıydı diye bir düşünceye düştüm şimdi, biraz geç de olsa.
'herkes azıcık faşisttir' demişler ya, vallahi doğru. ya toprakçılık yapar insan, ya takımdaşlık, ya nesildaşlık falan filan. nesildaşlık derken sözlükte birinci nesil olmaktan falan bahsetmiyorum. aynı yaşta olmayı kast ediyorum hacı abi. bak mesela ben bu entryi nickaltlarına yazdığım iki adamla da burda tanışalı çok fazla olmamasına rağmen en sağlam dostlarım oldular. neden? seksenlerde ergen olmanın acısını yaşadık be oolum, bizi bizden iyi kim anlar?
--spoiler--
Biz ta eskiden beri
Biz bur'da bir avuç insan
Biz birbirimizden habersiz
Aynı şiiri yazar idik
Aynı şarkıyı söyler idik
Aynı duvara işer idik
--spoiler--
babalo, kusura bakma dengesizliklerimiz olmuştur. sizin de olmuştur icabında, yahut olur günün birinde ama ben takmam. sonuçta biz bir başka gece'de izzet altınmeşe ile huşeng azeroğlu'nu peşpeşe izlemiş bir kuşağız, akıl sağlığımız nasıl yerinde olsun?
bekle baba, ibibikler öter ötmez, sütler kaymak tutar tutmaz ordayım. sonra duvara işemeye devam ederiz. damlaların sürekliliği prensibinden hareketle çin seddi'ni bile yıkacağımıza inancım tam. hadi öpenzi...
şu ana kadar hakkında en son 12.12.2008 tarih ve 22:31'de entry girilmiş ve yeni yılda unutulmuş, popülaritesini yitirmek üzere olan mı yazardır sanki...ahan da 11.02.2009 10:33...
bu sabah kalktım yataktan, saat 6 filan... sırf gözümden değil, her yanımdan bildiğin uyku akıyor. salya sümük, yığılıyorum. evden çıkana kadar açayım dedim bilgisayarı... yazdıklarım oylanmış, mesaj atılmış mı diye... her girdiğimde ilk baktıklarımdan birinin adını yazdım kendimden sonra. yazmış yine bir şey gecenin bi' körü. açayım dedim, uykumuz dağılsın, kafamız çalışsın. güleriz, bilgileniriz, pay çıkartırız hiç olmadı.
ne yalan söyleyeyim; o "son girdiği entryleri" ne tıklayıp kendi başlığına girdiği entry yi görünce hissetmedim de değil son entry si olabileceğini.
direkt silik lan!
...
o "şahsi tercihlerim" diye bahsettiğinin ne olduğunu da bilmiyorum tabii ama, yazarlık kavramını böyle layıkıyla doldurabilen bir iki adamdan biri daha gitti nihayeti itibariyle.
bir dahaki uykusuz kalkışımda, önce uykumu suyla muyla açıp, sonra bir daha düşünürüm sözlüğün adını şu yukarı yazmaya. vallaha böyle!
ayıp ettin yazmak isterdim göğsümü gere gere, oysa üç beşe "ehe abi eline sağlık"tan öte muhabbetim olmayan biriydi.
ama seviyodum beeee. benim de bağlanma sorunum var böle, ben bağlanıyorum herşeye. hani bağlanma sorunu bağlanamamadır ya, benim de fazla bağlanma sorunum var. bağlanma da öle aşk meşk değil, içten severim takip ederim falan filan. ben böyle güzelim falan filan. öle işte. sözlüğe geldimmi illa bi okurdum bu adamı. beş yüz tane "okuduğum yazar niye gitti" entrylerinden olacak, yine de yazdım. ne diyodum. göğsümü gere gere "ayıp ettin gitmekle" demek isterdim ama o kadarcık muhabbetim bile yoktu kendisiynen. bi ara polis şefimdi evet hatırladım. amirle muhabbet edilmez ama, yerimi bildim. bilmesemiydim ki. bilmem. la edri. hoşçakalsın. zöhü. noluyo lan ne zöhüsü bana noluyo. heç. ama niye gitti be. koskoca adam işi var gücü var belki yenge kızıyo. ama daha ben bissürü yazım tekniği öğrencektim ondan. alahala yav. sevehaş. hoş çakalsın. çakalsınız hoş. polis şefime saygılar, düüüüt.
geçen akşam telefon geldi, arkadaşım sancılanmış, hemen hastaneye gittim. dogum olm bu, öyle deme, acil bir hadisedir kendi çapında. neyse dualar dilimde, gözyaşları gözümde arkadaşımı ameliyathanenin kapısına bıraktım. aradan 5 dk geçmedi şu ameliyathane yeşili örtülerine sarılı minnacık bişey getirdiler kapıya. 2 kilo 700 gramlık kocaman bir mutluluk. bir görsen, sarışın olucagı kaşsızlıgından belli minik bir kızçocugu..
verdiler kucagıma, agladım. insan inanamıyor be usta, dünyada böyle mucizelerin olacagına ve bu mucizenin kucaklanabilir olduguna akıl sır erdiremiyor.
o inanamadıgın mucize, gece boyunca agzına sıçıyor o ayrı. karnı agrıyor mu , açıktı mı, altını kirletti mi bilemiyorsun ya.. elin ayagına dolaşıyor, yüzünde " hay skiim, şimdi napcam ben lan " ifadesi, ellerin belinde, çaresizleri oynuyorsun ve bir tercüman istiyorsun bu minigin dilinden anlayan. kendince deneme- yanılma yöntemlerine başvuruyorsun falan. zor iş be usta. insanın, kendinden başka birini anlaması ya da anlamaması için karşıdakinin konuşması ve ya konuşmaması gerekmiyor. konuşasa da aynı bok, konuşmasa da..
yani diyecegim şu; bir gece refakat ettik arkadaşa (iyi bir insanım mesajı), çekip gitmişsin be olm. vay anam vay neler dönmüş serhat ya şaşkınlıgı yüzümde.
hiç aklına gelmedi mi, hastanenin acil girişinin önünde sigara içiyor oldugum.. bir ugra bir sor, bir veda şeysi, ne bileyim ben.( kendini nimetten sayan insan mesajı)
daha çok yazacaktın ve daha çok okuyup gülecektik be. ne yani şimdi gittin diye herkese benzedigini mi zannediyorsun. ı ıh..
kendinden sıkılan ve kendine lavuk diyen bir hoşaf ı tanımıyorum, tanışmadık hiç.
bilmez misin, bazı nesneler eskidikçe kıymetlenir ve degeri artar..
sen yol tüyleri sonra gel, kanatları eksiltmemekten, eksik etmemekten bahset. (hadi ordan seksi)
yarım kalacak çok şey var çünkü sen yazmayacaksın.
ardinali yükselmiş eski uludağ sözlük kullanıcısı. bitsin vatani hizmet geliyorum sana en güzelinden kızılcık sopalarıyla. lan sen ' kendime veda yazısı yazdım' deyü içlenirsin, ben cem adrian oldum sayende. ahanda bak gör:
--spoiler--
veda etmeden gidilmez çocuk!
bu vedadan sayılmaz çocuk!
bir melek ölürken...
öyle sessiz durulmaz çocuk!
--spoiler--
elveda tadına doyamadığım, selvi boylum al yazmalım, bitmemiş türküm benim. hehehe kerataya bak hele!