elimi kontrol ettim, daha burusmamis..
ulan dedim madem suyumuz cabuk tükeniyor, su kaybimiz ostrojen hormonlarin insafina kalmis,
parmaklar hala isliyorken kücükken tam cenemin üstüne düsüp yara yaptigim kisim hakkinda ileri görüslülüge sahip insana saygimizi belirtelim.
eh kesmeseker'i agza atip dagilirken haz alma bicimini, kulakliga ne zaman gitti tren'i takip östaki borusunda homojen bicimde dagilmasi $evkiyle degistirdigimiz su yaslarda hangimiz vahlanmadik ki nerde o eski hosaflar diye!
farkindayiz kendisinin,
tusladigi pervasiz harfler de beyin hücrelerimizde homojen dagiliyor su günlerde..
karadenizliye sormuşlar, hamsi den kaç çeşit yemek yapılır diye o da saymaya başlamış, bir demiş, hoşaf, dur demiş soran adam, hamsiden hoşaf olursa her bok olur.
(bkz: bunlar muslumansa ben katiyen musluman degilim/#2200248) girisi ile başlıkta anlatılmak isteneni, özü anlamayıp giri girmiş olsa da girdiği giri sayesinde diğer girilerini de okutan ve kumaşının kalitesi tartışılamayacak yazardır.
dört, beş ya da altı kez niyetlenişimin nihayete ermesidir bu entry. "kıymeti tariflemek hep zor" demişti bir zaman, ee bu söz de her yerde geçesi bir referanstır, hakkında girdiğim şu entry'e de öylesi bi rahatlık vermiştir. hani demem o ki, ne kadar anlatırsak anlatalım, hep bir şey eksik kalacak. en kısa şöyle özetleyelim; mesele yazmaksa, önce hosaf gelir, gerisi alfabetik sıraya göre dizilir.
kendimden bahsetmeyi, anılarımı anlatmayı, bildiğimi paylaşmayı, kısacası konuşmayı severim. dinletirim de kendimi, tevazunun bokunu çıkarmaya gerek yok, iyidir muhabbetimiz naçizane. dinlemeyi de ehh, severim ama bir yere kadar, nazlanırım, anlatmak bin kere evladır, o kadar doluyum ki ve o kadar dolu ki içim. işte bu adam, yani hosaf, pişmanlığım olmayacak bu anlamda. nasıl yani? şöyle ki, konuşmadan saatlerce dinlemek istediğim bir adam vardı, 2005'te kaybettik; attilâ ilhan. yeri belli, yurdu belliydi, bir gün gidip de elini öpmediğime, iki dakika da olsa muhabbet etme şerefine nail olamadığıma yandığım adamdır kaptan. g.tümü kaldırıp da yanına varmadığıma pişmanım, hem de çok. buna bir yenisi eklendi desem ve bu deyiş mübalağa olursa da aha ibneyim. bir gün kapısını çalacam, "kim o?" sorusuna, "ben geldim usta" cevabını alacak, apansız, aniden, elim dolu, içim dolu, eyvallah usta...
ha bir de girerim sözlüğe, yakarım cigaramı, okur, yazarım, çıkmadan evvel, hosaf'ın son entryleri okur, oylar, zıbarırım güneşe karşı. zaman zaman da yakarım cigaramı, rastgele hosaf entrysi okurum. henüz boş kelamına, okunmayası bir entry'e rastgelmiş değilim. birini övmek yüzüne karşı; çok büyük çirkinliktir bana göre, öyleyse bugün en çirkin benim.
bu entry iade-i ziyaret mahiyetindeyse finoyum. malum, en az dört, en fazla altı kez kapıya gelip çalmadan götün götün geri dönmüşlüğümüz vakidir.
on numara yazar, on numara insan..(dedim ya hep eksik bişeyler var, kim bilir daha neler yazacağdım). he bak bişey daha hatırladım, bu herifin bi gizemi var değil mi hacı ve galiba sözlükte bulunuşundan bu yana, şahsımıza özel paylaşılan bir gizem.(adamla karşılıklı dökmekteyiz etektekileri mütemadi vaziyette hehe)
"ilk baharda sevdik, yazda seviştik, sonbaharda terkedildik, kışta yalnızdı çoğu karemiz.." aha bu cümleyi ve nicesini kurmuş adam. ben saygı duyuyorum, siz de alkışımı duyun.
öfkeyi, sevgiyi, hüzünü ve bilgisini aktarmaktaki yeteneğine hayran olunan kişi. geç farkettiğim ve yazilarina geç gark olduğum için hala, şu an bile kızıyorum kendime. çaylak olmuş üzüldüm. en kisa zamanda lezzetli yazılarıyla, aramıza katılmasıni beklediğim yazar. saygılar.
sözlüğün sayılı cevherlerinden, okumadan geçemeyeceğim yazar. vaudeville for vendetta nın açtığı başlıklardaki gibi hosafın açtığı başlığın altına da tanım girmek zordur, bozar adamı kastırır zira zaten en süper haliyle tarif gelmiştir. yazar burada genelleme yaptı *. okunur, beğenilir, artılanır yola devam edilir.
bugün ne hoşluklar yazmış diye merak edilip, sabah gazetelerden bile önce büyük bir zevkle okunan yazar. maytap gibi yazılarıyla kah güldüren, kah hüzünlendiren. vendetta ile benzerliği ise oldukça ilgi çekici boyutlarda, onun kadar popüler olmaması ise ayrı bir gam.
kendisi sözlük dışı hayatında zaten bir yazardır.. yani bende öyle bir izlenim bıraktı.. ayrıca bir filozof, bir şair, iki tane basketbolcu ve amerika birleşik devletleri başkan yardımcısıdır.. yine bende bıraktığı izlenimler bunlar tabi, hatalı bilgi olmasın..
saçmalamayı kesersem, kendisi ve yazıları benim uludağ sözlük'ten kazandıklarım hanemde büyük bir yer tutar.. mantıkla savunduğu fikirlerini, son derece özgün ve gayet esprili bir mizansenle ortaya koyuyor, benim nacizane düşüncem bu..
severek okumaktan öte saygıyla okuyorum.. geçen bir entrysini okuduktan sonra bir dakikalık saygı duruşu yaptım.. o derece..
20. saniyede sıkıldım ama..
'yaşamak' ile beni benden almış ve tarafımdan sözlüğün maharaj'ı ilan edilmiştir.
kabul edenler,
etmeyenler,
kabul edilmiştir.
iç ses soru: maharaj gibi saatlerce bağdaş kurup oturma yeteneğine sahip mi lan?
iç ses cevap: bilmiyorum ki, takilma bunlara aga. hadi okeye bekliyorum geç kalma.