tavuk yüzünden çıkan dövüştür. *
özellikle en kavgacı tür olan hint horozunun tercih edildiği eylem. ki bir horoz, aç olmadıkça bir diğer hayvana kolay kolay saldırmaz.
t : saldırganlaşması için özellikle aç bırakılan hayvanların birbirlerini delik deşik etmeleri üzerinden sahiplerinin para kazandığı, insanlık dışı bir olay.
çok şükür, yaşadığım otuz senelik hayatta başıma gelmeyen kalmadı.
hayat ile ilgili teorik bilgiden çok pratik bilgi yapmanın verdiği hazla yaşıyorum.
en yakın arkadaşımın, kız arkadaşımla birlikte olup "iki lafıma kandı, seni bir orospu'dan kurtardım. bana teşekkür etmen gerek" savunmasını duymuş bu kulaklar, polis karakolunda dayak yiyip "kızları nereden getiriyorsunuz?" sorusu ile muhatap olmuş, pezevenklikle suçlanıp, yediği yumrukları takip etmekte zorlanmış bu gözler, artık kendinden çok emindi.
"bu hayatta bizi hiç bir şey şaşırtamazdı"...
temmuz ayının ikinci haftasında, tatil planları yaparken çaldı telefonum.
11 buçuk ay boyunca tatil planları yapıp, bunun için çalışıp, bir haftalık o kutsal boşluğun hayali ile yaşayan insanlardan biri olarak tek derdim güzel bir tatil yapmaktı. aslına bakarsanız tatilde daha çok yoruluyorsunuz. gezmek ve görmek istediğini onlarca yeri bir haftaya sığdırmak gibi aslında imkansız olan bir işin peşinden koştuğunuz için deli gibi yoruluyorsunuz. gitmeden önceki haftaki heyecan, tatilde "zaman ne çabuk geçiyor amk" hayıflanması ve tatil dönüşü "adaptasyon" sorunu arasında kendinizi buluveriyorsunuz.
bu planların ortasında açtım telefonu.
arayan yakın arkadaşım hilmi'ydi. hilmi gurubun fırlaması, piçi.. zengin bir ailenin iki çocuğundan biri. diğeri londra'da okuyan gülsüm.. yani kız kardeşi. hilmi babasının inşaat firmasında odası olan ama o odayı neredeyse hiç kullanmayan, üstü açık arabası ile sağda solda sürten ama paraya ihtiyacınız olduğunda karşılığını beklemeden yardım eden, başınız sıkışsa arayacağınız ilk insanlardan olan adam gibi adamdı. iki sene önce aşık olduğu ve de bu yüzden biraz durulan sevgilisinden yeni ayrılmıştı. o an itibari ile efendi erkekten, piç erkekliğe kesin dönüş yapmış, dark side'ın içinden geçen, ışın kılıcıyla etrafta ne kadar kız varsa kesen bir delikanlıydı...
açtım telefonu.
direkt alo bile demeden "hazırlan bu akşam seni partiye götürüyorum" dedi.
hilmi, parti diyorsa o işin altında mutlaka bir şey çıkar. bunu bildiğim için temkinli yaklaştım. ama hilmi kesin kararlıydı. "yarım saat sonra takım elbiselerini giy" dedi. amk, takım elbise giyip partiye gidiyoruz. kesin başımıza bir şey gelecek.. başka türlü olması mümkün değil çünkü. "siyah takımını giy yarım saate hazır ol alıcam seni" dedikten sonra kapattı telefonu.
işten çıkıp hazırlanmak için eve gittim.
ve dediği gibi yarım saat sonra kapıda belirdi. babasının mercedes'ini almış, içinde okan ve yiğit'inde olduğu arabaya bindim. iki hoş beşin ardından yalova yoluna çıktık, ardından istanbul'a doğru hızlıca yol alıyoruz. o an öğrendim istanbul'a gittiğimizi. anadolu yakasında, bugün sorsan tarif edemeyeceğim bir yere götürdü bizi. arabadan inip etrafımıza baktığımızda, otoparktaki arabaları satsak ülkenin cari açığını kapatırız...
hilmi acayip mutlu.
biz üç adam takım elbiselerle hilmi'nin arkasındayız. kapıda bizi iki tane sör gregor ve sansa karşıladı.
"davetiyeler" dedi kapıdaki sansa. hilmi, ceketinin iç cebinden çıkardı ve kıza uzattı. sör gregor'lar bizi bir güzel aradıktan sonra içeri girebildik.
uzun bir koridor'un sonunda gürültülere doğru yürümeye başladık.
başka bir kız aldı bizi oradan. siyah mini elbisesi ve burnundan kıl aldırmayan hareketleri ile koridorun sonunda ki salona doğru yürüdük. kapıya vurduktan sonra, kapı açıldı ve içeri alındık. nasıl bir gürültü var anlatamam. öbek öbek insanlar var. beş altı ring var.. evet evet ring... horoz dövüşüne getirmiş bizi pezevenk.. takım elbise ile parti dediği bu beynine sapladığımın...
okan tabi bozuldu. çocuk mühendis.
kız var dediğin an gerisini merak etmez, atlar. bunu içersen kız var diye uzat, yan etkisi körlük bile olsa aldırmaz içer... yiğit ise "en çok hoşlandığın kadın tipi ne" diye sorduğunda tüm ciddiyetiyle "biliyor musun? nefes alan kadınlara bayılıyorum" diye cevap verir..
öyle iki adam, zengin bir mal ve ben horoz dövüşüne gelmişiz. üzerimizde de damatlıktan bozma takımlar var... tek takım elbiseli dingilde biziz... hilmi "bir adım var benim" diyor, neden takım elbiseliyiz sorusuna cevap olarak.
cebinden bir kaç yüzlük çıkarıp bize dağıttı.
"bugün bendensiniz" dedi.. aldık elimize paraları. başladık bahis yapmaya.. çok temiz para kazanmaya başladım. deli gibi bahis yapıyorum. insanoğlundan biliyorum, siyahi demek bu tip konularda üstünlük demek. evde siyah kedim var, tekirden daima yükseğe zıplıyor, zenci kası var işte anlayın. siyah horozları seçiyorum her seferinde. bir, iki, üç... para basıyorum. diğerleri ellerindeki parayı bitirince, benim ringe geldiler. hadi oğlum, yapıştır gagayı diye tezahürat yapıyorlar.. sonunda benim horoz kazandı... sevinçten uçuyorum. bir şahin parası yaptım üç saatte. artık gidelim diyorlar, ben "gelmem" diyorum.
para kazanıyorum amk gelir miyim?
sıradaki dövüş büyük üstat, alemin kralı, horozların horozu "büyük şef" ile bu işlere yeni başlamış, hayatın sillesini yeni yemiş, çaylak "son gaga bükücü" arasında..
amk, görür görmez büyük şefi dedim bu ne?
aman yarranbi, bülent ersoy'un horoz hali. öyle bir vücut yapısı. diğer tarafta burcu esmersoy var. ama siyah tüylü. siyah tüylü, büyük şef... elimdeki on bin tl'yi bastım son gaga bükücüye.. horozlar başladı dövüşmeye. büyük şef, acımasız. nasıl vuruyor gagayı. son gaga bükücü savunma yapıyor. gafil avlamak için ufak bir boşluk arıyor. sonunda buldu o boşluğu ve bir sol gagaroşe yapıştırdı...
o adamların içtiği, kızların kahkahalar attığı, tüm yeraltı dünyasının orada olduğu depo sessizliğe büründü.
tek bağıran benim. "aslanım, gagana kurban olayım, çıkar taşaklarını boynuma asayım" ne kadar çirkinleşebilirse insan o kadar çirkinleştim. boru mu? tam 42 bin tl.. antalya'da her şey dahil salak bir tatil planı yapmaktan, yurt dışı süper lüks tatile terfi etmişim... arkamda okan, yiğit ve hilmi gözlerini kocaman açmış "allahhhhhh!!" diye haykırıyorlar..
horozun sahibi ve biz.
başka kimse yok. herkes büyük şefe oynamış bahsini. büyük şef hala yerde.. sahibi başında ağlıyor biz düğün yapıyoruz. büyük şef gözünü açınca sahibinin yüzü gülmeye başladı. son gaga bükücü ise benim kucağımda.. seviyorum deli gibi hayvanı... kutlama yapıyoruz. çıldırmışız.
"yat yere yat, kimse kıpırdamasın?"
sesi ile irkildik.
herkes ellerini havaya kaldırmış polisleri izliyor. ben kucağımda horozlayım.. horozu kucağımdan alıp, kelepçeyi taktıkları an benim bittiğim andı.. gözümün önünden tüm hayatım film şeridi gibi geçti. son gaga bükücünün sahibiyim diye hakkımda işlem başlatıyorlar. gerçek sahibi sesini çıkarmıyor. anlatmaya çalışıyoruz, dinleyen yok. iyi niyetli bir komisere zar zor durumu anlattık. horozun gerçek sahibini gösterdik. iki silleden sonra itiraf edince yırttık.
bahis oynamıyorduk izlemeye gittik dedik.
cebimizde kuruş para yok. çünkü daha parayı alamadık amk.. öyle olunca bizi saldılar.
bir temiz hilmi'yi dövdük. rahatladık. bindik arabaya sabaha karşı eve geldik. annem "gecen nasıl geçti oğlum" dedi..
"şaşırtıcı" dedim.
en başta demiştim, beni hiç bir şey şaşırtmaz diye. hilmi gibi bir arkadaşa sahipseniz, büyük konuşmayın derim.
Çok hastaları var 500 t de 2 sene evvel adamda bi horoz vardi .abi bunu birak şoförü madara eder dedim.
Horoza aşık adam yamanin torunu zeus bu diyo.seceresini saydi horozun.50 yasinda koca adam
tam bir vahşet sözlük çok ufakken izlemiştim yani olmaz böyle birşey.
ama birşey dikkatimi çekmişti mekanda sadece ekmek arası tavuk vardı kaybeden direk ızgaraya atılıyordu sanırsam.
3. dünya ülkesi göstergesi zira köpek dövüşü bir adım öndedir gelişmiş ülkelerde.tabi bu iki eyleminde nasıl insanlar tarafından rağbet gördüğünü unutmamak lazım.
iki horozun dövüştürülmesi olayıdır. genelde horozcular en kavgacı ırk olan hint horozlarını seçerler dövüştürülecek horozları günler öncesinde eğitirler ve iki horozun ağırlığı eşit olanı ile kavgaya tutuştururlar dövüş sırasında horozların çok ağır darbeler almaması için horozların mahmuzları küçültülür. kavga sonunda horozun bir tanesi kaçar ve rakip belli olur. bu şekilde bir spor oyunudur.
iskenderun da okula giderken horozları koruma ve yaşatma derneği diye bir derneğin önünden geçerdim. 50 tane lavuk içeride, muşamba ile çevrili güya bir ringin çevresinde, kan revan içinde kalmış horozlara tezahürat edip spor! sevgilerini haykırırlardı. kısır pezevenkler milletin gözü önünde bu zavallı hayvanların yavaş yavaş ölmesinden zevk alır belki otuzbir lerine konu ederlerdi. yapmayın bre. insan olmak kolay değil biliyorum ama eşşek te olmayın.