apocalytica nın yaptığı güzel müzikler içinde en iyisi olmaya adaydır. özellikle canlı performansı ayrı güzelliktedir. dinlemeyen insan müzik adına çok şey kaybettiği kesindir.
apocalytica nın hayatımda duyduğum en güzel ezgiye sahip olduğunu düşündüğüm şarkısı. özellikle de gözleri kapattıktan sonra dinlenildiğinde başka dünyalara taşımakta sizi.
ismine** tezat daha ilk saniyesinden itibaren insanın içini karartan bir apocalyptica şaheseri. yeterli dozda uygulandığından pollyanna'yı bile schopenhauer tadında bir pesimiste döndürebilir.
eternity albumunden, garip bir mutluluk hissettiren anathema parcası.
sozleri:
"I was not put here by anyone in fear
I came alone as me
Just an idea in a long chain of discovery
Surrounded by the same you
Sometimes your tide pulls me out to sea
And I die in a thrashing curse
Sometimes we are kind
More often, I doze
So far up the beach that those who try to reach are burnt alive in the searing
heat of the desert of my dispassion
So far removed, I never hear the water
'Cept once or twice a month when I see a mirror
And I refuse to believe in some of the things that are said to be here
Let alone those that are not
I'm trying to change my direction
Ours is pathetic in my own humble estimation
I love the planet
The great benign she-wolf
Benefactor
Spinning gently on towards the red giant four aeons hence
When all the rose gardens are consumed in the flash-fire of flying time
She'll leave alone to you"
When you look at me
From your own century
I may seem to be
Strange archeology
But when the winds blow
From this direction
You may sense that I'm
In your reflection
I think I feel you
But I will never know
As the swallows leave
And the children grow
I wanted to live forever
The same as you will too
I wanted to live forever
And everybody knew
When I caught you there
In tomorrows mirror
I thought I felt you
Jump out of my skin
Throwing oil into
My blazing memories
Filling empty footsteps
I was standing in
I wanted to live forever
The same as you will too
I wanted to live forever
And everybody knew
As the falling rain
Of the northern jungle
Hanging droplets on the leaves
Bombards my brain
I hear you
Across the room
A sea of daffodils spring into bloom
You are the mist
The frost across my window pane
And again
She moves her body
And her whispers weave
And the world spins
And tells me that I'll never want to leave
As I think of you
From this dark century
I will always be
With generosity
That we both may share
The hope in hearing
That we're not just
Spirits disappearing...
meali:
korkarım, kimse koymadı beni buraya
tek başıma geldim, kendim olarak
uzun bir keşifler zincirindeki bir fikir gibi
aynı senle sarılmış olarak
bazen senin gelgitlerin beni denize çekiyor
ve ölüyorum mahveden bir lanetle
bazen ise kibarız
çoğunlukla, uyukluyorum
şu ana kadar, sahile ulaşmaya çalışanlar (br) diri diri yanarak öldüler
soğukkanlılığımın kavurucu ateşli çölünde
şu ana kadar kovdum, hiç duymadım suyu
ayda bir iki kez ayna gördüğüm zamanlar hariç...
ve reddediyorum....
burada olduğu söylenen şeylerden bazılarına inanmayı
olmayan bu şeyleri yalnız bırak
değiştirmeye çalışıyorum yönümü
kendi alçak gönüllü düşüncelerimde...
seviyorum gezegeni
yüce, iyi huylu, dişi kurdu
hayırseveri
bu nedenle devirler boyunca kırmızı deve doğru kibarca dönüyor
uçup giden zamanın ani alevleriyle tüm gül bahçeleri yandığı zaman
o seni kendinle yalnız bırakacak....
bana baktığın zaman
kendi yüzyılından
ilginç bir buluntu olarak görünebilirim
ama rüzgar bu yönden estiği zaman
beni orada hissedebilirsin
kendi yansımalarında
seni hissedebildiğimi düşünüyorum
ama asla bilemeyeceğim
kırlangıçlar terk eder
ve çocuklar büyürmüş gibi
sonsuza dek yaşamak istedim
senin de istediğin gibi
sonsuza dek yaşamak istedim
ve herkes biliyordu (bunu)
geleceğin aynasında seni yakaladığımda
senin alev alev yanan anılarıma
benzin dökerek kabuğumdan çıktığını hissettim
boş ayak sesleri dolduruyor
bulunduğum yeri
sonsuza dek yaşamak istedim
senin de istediğin gibi
sonsuza dek yaşamak istedim
ve herkes biliyordu bunu...