sağlam yapım. carrie karakterini canlandıran claire danes sözüm sana, bir insan ağlarken bu kadar mı çirkin olur lan? ağzının üstüne diz vurasım geliyor yemin ediyorum. be da demek oluyor ki iyi rol yapıyorsun. haaa gerçek hayatta da ağlarken bu kadar çirkinim diyorsan ağzının üstüne diz geliyor ona göre.
Yüzlerce casus film veya dizisinden farkı oyunculukları ve senaryosu kaliteli fikrimce. insanı hakikaten şaşırtıp ters köşe yapıyor. Bu anlamda ergen Netflix dizilerinden çok farklı.
Ve bir kez daha anladım ki; bir amerikalının gözünde arap, acem, türk vs hiçbir farkı yok. Namaz kılan herkes teröristtir.
milletin götüyle tv seyrettiğini ortaya çıkaran dizi.
kimse her müslüman terörist demiyor dizide, tam tersi terör eylemlerine yol açan hareketleri, terörist denilen tiplerinde bunu neden yaptığını, hatta bazı yerlerde haklı olduğu gösteriyor. sığır iki yerden duyduğunuz kelamlara bakarak güzelim diziyi es geçmeyin.
adamlar kendi yaptığı dizi ile kendi ülkesine laf sokuyor. düşünsenize ülkemizde oluyor bu dizi. tayyip ve akp'yi eleştirsen, bırak diziyi, kanal kapatılır ve yöneticileri darbe suçu ile hapse atılırdı.
dizi tam bi siyasi beyin fırtınası ile gündeme ışık tutuyor adeta.
bi de bize bakıyoruz. kurtlar vadisi gibi akp'yi yalayan, cahillere hitap eden, milletin gazını alan rezil dizi bi dizi var. adam tek başına işid'i basıyor, kampları dağıtıyor, israil'e meydan okuyor falan.
brody'yi kuzey ırak sınırından iran'a sokmaya çalışırlarken bazı olaylar cereyan eder, beyaz saray'da bir cia yetkilisi durumu hem izliyor hem de beyaz saray'a brief veriyordur.
herkesin dile getirdiği "tüm müslümanlar teröristtir" kalıbı üzerinde durulmayan bir dizi. aksine islama karşı bir saygı var. en azından ben öyle algılamak istiyorum. bu kanıya başlangıcımı spoilerda vereyim ;
yanlış hatırlamıyorsam 1.sezon 9.bölümde camideki 2 sivilin kaza ile öldürülme olayını carrie araştırırken camide fbi ajanı ile karşılaştığında ayakkabılarını çıkarması hususunda uyarmıştı. bu güzel bir detay bence.
yine cami imami ve cemaatinin kilise ile ortaklaşa sosyal sorumluluk projesi yürütme detayı ile güzel bir izlenim bıraktı benim hatrımda.
cavus brody oldukten sonra bay bay dedigim dizi. bir de kablolu kanal dizisi olunca zaten 50 dakikanin 49 dakikasi sade muhabbet ile geciyor. e sen game of thrones degilsin ki bu kadar sikimsonik muhabbete katlanalim. zaten basroldeki karinin yarak kurek hareketleri beni deli ediyor. damian lewis gitti, bu dizi bitti. yapicak birsey yok.
carrie mathison: eleştirilere anlam veremediğim tek karakter diyebilirim. ne yazık ki özellikle dizi alanında çok sağlam kadın karakterler göremiyoruz. carrie mathison bu açıdan görüp görülebilecek en sağlam karakterlerden biri. 3.sezon sonuyla birlikte gördük ki dizi nicholas brody'nin değil carrie mathison'ın dizisi. claire danes müthiş bir karakter yaratmış ve aldığı tüm emmyleri hak ediyor. bakışları, tripleri, anlık duygu değişimleri göz önüne alınırsa artık kendisinin gerçekten bipolar olduğuna inanıyorum. dizinin en başarılı karakteri.
nicholas brody: selamun aleyküm... 3.sezon sonuyla bizi derinden yaraladı. harika bir karakterdi ama kabul etmek gerekiyor ki miladını doldurdu. ölürken şehadet getirmemesini hanesine eksi olarak yazıyorum. şaka bir yana ilk sezonki gel-gitleri, ikinci sezonki çabası, son sezon düştüğü haller, kesinlikle bize çok başarılı yansıtıldı. benim gönlümde ilk sezon o yeleği giydiğinde pimi çekip efsane bir final yapması vardı ama olmadı. sonradan öğrendim ki senaristin de aklında bunlar varmış ama kanal karşı çıkmış. harika bir final olabilirdi. ama 2. ve 3.sezonu izledikten sonra diyebilirim ki erken bir final olurmuş çünkü brody karakterinin daha anlatılacak çok şeyi varmış. üzdün bizi çavuş.
jessica brody: güzelliğinin hatrına açılışı "orospu" diyerek yapmıyorum. kendisiyle beraber diğer aile fertlerine pek yer vermek istemiyorum olmasa da olurlar ama dizinin bütünlüğü açısından olmaları da gerekliydi. işleri tam düzeltecekken son hamleyi yapıp her zaman boka sardırıyor, özellikle dana konusunda. her şeyi iyi yapan ama son topu kullanamayan takımlara benzetiyorum kendisini.
dana brody: öncelikle bu karakteri oynayan kızımız morgan saylor vücut olarak yaşının hakkını özellikle son sezonda verse de yüzü oldukça küçük duruyor. annesinden ve vasıfsız kardeşinden zeki olduğu bir gerçek olsa da obsesif bir ruh hastası. babasının kendisine karşı zaafını etkin kullanamaması kendisinin hatasıdır. babasının ülkeye döndükten sonra en açık konuştuğu kişi kendisiydi ama pek etkili kullanamadı. babası gibi gizemli tiplerden hoşlanıyor ve babası da bunun gibi ruh sağlığı dengesiz tiplerden hoşlanıyor, ilginç.
chris brody: yapımcının falan yeğeni herhalde amınakoyim. diziye bir gram katkısı olmayan karakter. babası bile kendisini siklemiyor ben daha yorum yapmıyorum. dizide bu çocuğun varlığını önemseyen tek kişi "uncle 'the tokmakçı' mike". bununla ilişkilerini iyi tutarak jessica'ya yanaşmanın yollarını buldu. lost'ta claire'ın kırkı çıkmamış bebeği aaron'ın bile daha belirgin karakteri vardı bu çocuktan.
mike faber: tokmakçı, uncle mike, amerikalı taylan... nasıl tanımlarsınız bilemem. bu adamın dizideki tek misyonu brody ne zaman
meşgul olsa kendisi boştadır. "amdan büyük meşguliyet yoktur"u misyon edinmiş bir kişilik.
david estes: rahmetli... kendisinden sonra cia şeflerinin etkinliğini gördüğümüze göre cia şefliği için oldukça yetersizmiş diyorum. carrie'ye asılayım belki eski zamanlardaki gibi yine düşer düşüncesinden başka bir hinlik yokmuş adamın kafasında. geçiniz...
virgil ve max: carrie'nin can dostları. her işi yaparlar, ihanet etmezler. sevdim bu çocukları. yalnız bu max bonzai falan mı kullanıyor amınakoyim sürekli bir bad trip havası var adamda.
peter quinn: bu çocukta bir tom sawyer, darly dixon havası var. bu tip adamlar her zaman sevilir izleyici tarafından. ilk başlarda sağlam ayakkabı değil gibi dururlar ama sonra görürsünüz ki adamdırlar. yine öyle oldu. ama yapımcıların gözünü seveyim 4.sezonda carrie ile aralarında bir şey olmasın. bozmasınlar şu güzel ortamı.
saul berenson: koca reis. geçmişi insanı şüphelendiriyor, daha bu adamdan çok ekmek çıkar. ama zeki adam, görevi yönlendirmeyi biliyor. içinde müthiş bir ikilem yaşıyor, hem insani yönü kuvvetli kararlar veriyor hem de o kararların arkasında insanları hiçe sayıyor. eski dostu yeni iran devrim muhafızları liderinin dediği gibi görevin başında en yakınlarının (carrie) bile canını tehlikeye atıyor, arka plandan yönetiyor. ama işler kızıştığında acımasız olunması gerektiği zamanda acımasız olmuyor, yufka yürekli davranıyor. hakikaten farklı adam. cia şefliği çok yakışıyordu. belli ki senaristin kafasında başka bir plan var, yoksa elinde tüm kozlar varken cia şefliğini lockhart'a bırakması anlamsız olur.
mira berenson: karaktersiz. bak jessica güzel diye sövmedim ama sen hem karaktersizsin hem çirkinsin mira. nasıl olacak bu böyle? aldatma sende, bırakıp gitme sende, terkettikten sonra bir anda adamın hayatına yeniden girme sende, adamın evine başkasını atma sende, onun başını belaya sokma sende, ayağına kahvaltı istemeler sende... adam iyi ki seviyor seni amınakoydun koskoca cia şefinin. gözüm üzerinde, efendi ol. saul reyis sana kruvasan kutusunu açarken aha dedim bomba patladı havaya uçtular. sana olan nefretimden, saul'u bile gözden çıkardım düşün yani.
dar adal: liboş, her devrin adamı, ne iş olsa yaparımcı. güç kime geçerse oraya yol alır, her işi yapar, acıması yoktur, dizginlerini elinizde tutarsanız her pis işi halleder. ama gücünüzü kaybetmeye başladınız mı dikkatli olun ilk bu yavşak vurur sizi.
maggie ve frank mathison: brody'nin ailesine nazaran düzgün bir aile. yardımseverler, carrie ile uğraşmak kolay değil. frank mathison'ı oynayan abimiz james rebhorn'u geçtiğimiz aylarda kaybettik bu üzücü detayı da atlamayalım. hikayeyi tamamlaması için var olan bir karakteri canlandırıyordu ama iyi oyuncuydu.
fara sherazi: başörtülü bacımız. "benim başörtülü bacımı cia'de azarladılaaaaaaaaaaaar" tekin biri gibi durmuyor ama iran'da ekibe çok yardımı oldu. kendi içinde bir şeyler yaşıyor. bence kendisinden bir yamuk olmaz. ama bir gerçek var ki bu karakterin geçmişinde javadi ile ilgili bir olay var. önümüzdeki sezonda devam edecekse etkisi artacaktır. bak carrie-quinn olmaz ama fara-quinn olur. beni dikkate alsın devletimiz.
majid javadi: ele avuca sığmayan hırçın bir çocuk. size çalışır, yardımı dokunur ama itaat etmez. mutlaka karşılığını alır. mutlaka hoşunuza gitmeyecek bir iş yapar ve "ben daha ölmedim" mesajı verir. ne zaman sigarasıyla görsek arkasından bir çılgınlık yapıyor. temposunu kaybedecek gibi de durmuyor. sonu iyi bitmez.
dizi başladığı homeland değil artık. brody'nin bu dünya'dan göçüşüyle birlikte artık farklı bir hal alacaktır. lockhart denen orospu çocuğuna değinmedim dikkat edersiniz, sinirlerimi bozmadım. dizinin nasıl devam edeceğini kestirmek güç ama başarılı bir prodüksiyon. 4.sezonu taban sezonu olacak ve izleyici kaybedecek gibi geliyor bana ama umarım yanılrım.