Hayatımda bir roman yazma girişimim oldu. 2014 yılında 20 sayfa kadar girişini yazdığım ve kalanı hala kafamda taslak olarak duran bu roman bilim-kurgu yönü ağır basan bir romandı.
işte romanın bir ayağı uzak gelecekte geçiyordu ve herkeste minik bir cihaz vardı. Romanımda hayal ürünüm olan cihazın adı tam olarak "holgrafi cihazı" idi. Ben holografi diye bir kelimenin olduğunu bile bilmiyordum. Sadece hologramdan esinlenmiştim. Son zamanlarda ise ikide bir sağda solda bu kelimeyi duyuyorum.
Evrende, canlı-cansız ayırımı anlamsızdır. Hareketli ve hareketsiz maddeler ayrılamayacak kadar iç içedir ve yaşam da evrenin bütünlüğü içinde sarmalanmıştır. Bilincin, yaşamın ve gerçekte herşeyin evrenin dokusunu oluşturması, şaşırtıcı sonuçlar verir. Hologramın bir parçasının, tümün özelliklerini içermesi gibi; eğer ulaşmasını bilirsek, baş parmağımızın ucunda Andromeda galaksisini bulabiliriz! Kleopatra ile Sezar'ın buluşmasını da! Prensipte, geçmiş ve gelecek, uzay ve zamanın, küçük bir kıvrımında yer almaktadır. Aynı şekilde, vücudumuzdaki her hücre, tüm kozmosu içerir. Her yağmur damlası ve her yaprak da!
prensipte evrenimizdeki 3 boyutlu bilgi aslında karadeliklerin yüzeyindeki 2 boyutlu bilgi den ortaya çıkmaktadır. 2 boyutlu bilgi, bizim tanımlayabileceğimiz bir küme olmadığı için gelen bilgiyi 3 boyutlu şekilde convert ediyoruz.
bu durum bize algılama yeteneği ve farklı bir realite kazandırmasının yanında, bilginin asıl kaynağından gözlemlemizi imkansız kılıyor. bir duvar olusturuyor. asıl bilgi ve bizim gerçekte olduğumuz nokta, saf ve hareketsiz. her şey orada oldu ve bitti. aslında biz burada oranın ölü bir yansımasını seyrediyoruz.
bu durum rüyalarla benzer diyebiliriz çünkü rüyalar aslında bilinçaltındaki bilginin dışa vuran hologramıdır. bütün bilgi toplu halde burada olmasına karşın orada farklı bir realiteyi deneyimleriz. bununla ilgili kısaca anlattım. ilginç oldu. göz atabilirsiniz.
daha çok felsefik bir teori olsa da fiziksel açıdan da mümkün olabilir. karadeliklerin içinde kaybolan nesnelerin bilgisinin, tıpkı bilgisayarlarda depolandığı gibi kaybolmayacağı,yüzeyinde depolanacağı fikrini destekler. Yani cismin, karadelik içinde yutulan ve sonsuza dek kaybolmuş 3 boyutlu sürümünün yanında bir de yüzeyde bilgi olarak kalan 2 boyutlu bir sürümü vardır. neyse fazla kurcuklamak insanı delirtebilir.
"Bu tanımlama, görünen dünyanın yanlış olduğu anlamına gelmez; orada bir gerçeklik seviyesinde nesnelerin bulunmadığını göstermez. Bunun anlamı şudur: Bu gerçekliğin arasından geçip evrene holografik bir sistemle bakacak olursanız, başka bir görüntüye ulaşır, farklı bir realiteye varırsınız. Ve bu diğer gerçeklik şimdiye dek bilimsel olarak açıklanamayan şeyleri paranormal fenomenleri, eşzamanlılığı, olayların sanki anlamlı gibi görünen karşılaşmalarını açıklayabilir." Karl Pribram
içerisine dahil olduğunuz müddetçe hiçbir zaman gerçek bilgiyi size göstermez. gerçek bilgiye ulaşmak istiyorsanız o holografik evrenin işleyişine dair olan tüm parametrelerden bağımsız olmak zorundasınız. yani holografik evrenden bir şekilde kurtulmanız ve onu yaratan kaynağın olduğu "yer"den inceleme yapmanız gerek. "yer" kavramı ise holografik evrenin sınırları içerisinde geçerli olan bir tanım.
rüyada iken rüyada olup olmadığını nasıl anlarsın?
rüyada olup olmadığın sorunsalını çözmen gerçek bilgiye ulaşmanla aynı şeydir.
Duyu organlarımız aracılığıyla bilgi beynimizde yorumlanır ve biz dış dünyayı algılarız. Lakin dış dünya kavramı tamamen öznel bir konsepttir ve her canlıda farklılık gösterir. Diğer canlıların algılayıp yaşadığı evren bizle aynı sayılmaz Çünkü beyinlerimiz farklıdır. Aramızda ortak olan tek şey bilgi. Fakat bu bilgi de aynı değil. Her canlıda farklı şekilde açığa çıkıp yansıyor. Videonun sonunda da hepimizin farklı şekilde algıladığı bu bilginin aslında bir bütünün parçası olduğuna işaret etmek istedim. Ayrıca yansıma kelimesi sadece bir metafor. https://youtu.be/D8JDb_Uvy0s
