denizden toprak doldurarak kendine tarım alanı yaratan, aşmış ülke.
uyuşturucu, seks gibi şeyler serbest olması ve gayet normal karşılanması ise biz yasaklar ülkesinde yaşayan bireyler için bu ülkeyi adeta cennetten bir köşe gibi bişey yapmakta.
hollanda'da 20 yıl yaşamış birinden edindiğim bilgiye göre; sokaklarda uyuşturucu kullanmanın serbest olduğu ülke. Sadece çok merkezi yerlerde polisler uyarıyormuş.
1609 da dünyanın ilk cumhuriyetini kurmuşlardır.
ayrıca dünyada ekonomik olarak 1550 ve 1650 yıllarında altın çağlarını yaşamışlardır. üstelik tüm olumsuzluklara karşın.
14 yildir yasadigim ulke. avantajlari da var dezavantajlari da. gezme planli gelmeyi dusunuyorsaniz herkes size amsterdam'i tavsiye edecektir. ben ise amsterdam'dan once utrecht sehrini tavsiye ederim. amsterdam'da hollandalidan cok zencilerle karsilasirsin, burnunun koku aldigi yer ot kokar. utrecht sehrinin ise bambaska bir ambiyansi var. amsterdam gibi kalabalik degil, bogulmazsiniz. buraya geleceksiniz sonbaharda gelin, tam yapraklar dokulmeye basladiginda. goruntu muhtesem olur bu mevsimde. ayrica bana gore hollanda'nin en guzel kanallari bu sehirde. buyuluyor insani. gidin bisiklet kiralayin. yok oyle hollanda'ya gelip bisiklet surmemek. yorulunca aksamustu bir kafede alin kahvenizi yudumlayin gunbatimina karsi. fakat eger simdi gelmeyi planliyorsaniz yaniniza kalin ceketinizi almayi unutmayin zira bu sene yaz gelecek gibi gozukmuyor. hala 16 derecelere talim ediyoruz.
bir bisikletin üstünde son sürat seyir halinde iken 3 çocuğunu ve 1 köpeğini taşıyan çılgın anneleri sıklıkla görebileceğiniz (hatta göremediğiniz zaman alman veya belçika sınırından falan mı geçtim yanlışlıkla diye şüphe edin, ki hiç uzak bir olasılık olmayabilir yaşadığınız şehire göre (bkz: maastricht) ) ender ülkelerden biri.
insanları feci şekilde yardımsever ve güleryüzlü benelüx ülkesi, Türk olduğunuzu anlayana kadar. bir yerin adresini sorduğunuzda tarif edip yollamaz, sizi oraya kadar götürürler oraya gitmiyor olsalar bile. önyargıları buradaki türkleri düşününce tam da olması gerektiği kadar. En basitinden, bir yerde 'anansi' yazıyor, onu küfüre çevirmişler, bilmem anlatabildim mi.
halkı anadili gibi olmasa da oldukça akıcı şekilde ingilizce konuşuyor. mesela bir çöpçünün yanına gittim adam öyle akıcı konuştu ki ağzımız açık kaldı.
bir de küçük trajedi yaşadım; Türkiye'den gitmeden önce cebimde bozuk paralar kalmıştı, otobüste para verecekken onları ayırdım para arıyorum bir sürü insan bekliyor, şöför beni paraları vermiyorum kağıt bozdurmak istiyorum zannetmiş olacak çıldırdı; olaylar olaylar...