bak "yanlışlıkla" diyorum. üniversite hocasıyla aşk yaşayacak kadar süpersonik bir adam olamadım çünkü hiçbir zaman.
üniversitenin ilk yıllarında memlekette yavuklu bırakanlardandım. 2 ay arayla 1-2 gün yüz yüze görüştüğüm sevdiceğimle saatlerce telefonda görüşmekteydim. sabah ezanı okunurken gün ağarırken hâlâ telefonu elimde tuttuğumu bilirim. hiçbir zaman telefonu "tamam aşkım görüşürüz" "öptm cnm yhaa" diye de kapatmamışımdır. her zaman için taraflardan biri diğerinin söylediklerine cevap vermemeye başlayınca hattın diğer ucundaki onun uyuduğuna kanaat getirir ve öyle kapatır telefonu. neyse yine öyle bir günün sabahında sabah 8'de halkla ilişkiler dersi vardı. 2 saat uyuduktan sonra derse girdim aklımda hala sevdicekle konuştuğum şeyler var. uykusuzluğun kafasını yaşıyorum. hoca ders anlatıyor ama; ben dün geceyi tekrar gözden geçiyorum. derken hoca bütün sınıfın onaylaması gerek birşeyler söyleyiverdi "değil mi çocuklar?" herkes "hı hı" "evet" falan dedi. sabah millette pek ses de çıkmıyordu ama, bir kişinin sesi gayet gürdü:
+bik bik bik değil mi çocuklar?
-tamam aşkım!
nasıl bir kafa yaşıyorsam lan 50 yaşındaki bir profesöre aşkım dedirtecek seviyeye gelmişti. hoş prof. değil cansever olsa yine durum değişmezdi sanırım.
bende bir aralar yapardım bu şapşallığı. babama aşkım, arkadaşa aşkım falan dedim kızım kendine gel. sen bu hallere mi düşecektin. toparlanmanız gerektiğinin sinyalleridir. kaçınız kurtarınız kendnizi o durumdan. ben öyle yaptım.
" aşkım " gibi çok özel bir kişiye söylenecek çok özel bir kelimeyi önüne gelene söyleyen kişinin yaşaması normal durumdur.
önüne gelene, her sempati duyduğuna aşkım dersen olacağı bu.
üniversite hazırlıkta güzeller güzeli amerikan hocaya bilerek demişliğim vardı. nerden bilebilirdim yıllardır türkiye'de olduğunu? türkçeyi gayet iyi anladığını? türk nişanlısı olduğunu?
yine de tek kelime bile etmemiş hatta gülümsemişti.