odtü icinden cikarak ankara ya yayilmis bir hitap sekli.aslinda onu bu kadar popüler yapan her cümleye uyan yapisi.muhabbette yas farkini ortadan kaldirir,yerine göre samimiyet veya mesafe koyar,kisacasi eyvallah la birlikte ketcap-mayonez gibidirler.
özellikle üniversite öğrencileri arasında çok kullanılır. karşındaki insanın adını bilmeyen bünyenin götünden sağlam uydurmasıdır. bölüm mevzu bahis değildir. bünyeyi hoca ve türevlerinden soğutmada birebirdir.
ankara'da sikca kullanilan hitap sekli. agzi alisan bazi kisiler yakin arkadaslarina da hocam diye hitap etmeye baslayarak insani cileden cikarabilirler.
hacettepe üniversitesi'nde, adeta bir parola olarak kullanılan kelime. servisçisinden dolmuşçusuna, aşçısından memuruna herkes birbirine "hocam" diye hitap eder.
her insanin her insandan ogrenecek bir seyleri olduğu fikri uzerine çıkmış olduğu söylenen ODTÜ den başlayarak tüm ankara ya ordan da yurdumun tüm insanlarının diline düşmüş hitap şeklidir.
yukardaki entrylerde bahsedildigi gibi sirf, ankara ve eskisehir de degil de, türkiyenin hemem hemen her yerinde kullanilan terim. bir gurbetci olarak türkiyeye izine gittigimde dikkatimi cekmistir son yillarda. 10 yil önce yoktu böyle birsey ya.
öğrencilerin ya da mürekkep yalayıp yutmuş insan evlatlarının orta yaşlarına gelene dek yaygınca kullandığı default hitap. oldukça işlevseldir ve yolda tanınmayan adamlara "lan şimdi abi mi desem amca mı, birader falan hiç olmaz zaten. piyüüü gerilim ki ne gerilim.." tadında bir stres yaşatmadan sorunu halleder.
bir ankara klasiğidir. ilk geldiğinizde ya noluyor arkamda yaşlı biri falan mı var acaba diye arkanızı kontrol etme gereksinimi duyabilirsiniz. sonra fark edersiniz ki ankara`da özellikle de üniversite kampüslerinde öğrencisinden, servis şoförüne, kütüphane görevlisinden temizlikçisine kadar herkes birbirine "hocam" diye hitap eder. hala garipsiyorum ama yavaş yavaş ben de kullanmaya başlıyorum. dolmuş şoförleri bile "hoca" olmuştur artık bu şehirde.
tarih: minibüslerin görüklede ilk kullanılmaya başlandığı zaman (90 lar falan)
yer: görükle kahvesi.
konu: biz bu öğrencilere ne diyelim "beaaa"
kişiler:
1. mumya firavuna benzeyen zayıf telsizli adam.
2. fırça bıyıklı, kel, şişman, göbeği gözüken "küçük sanayi metRRRRoo metrrrooo" diye bağıran adam
3. diğerlerine nazaran daha üsturuplu olup, diğerlerini yönettiğini düşündüğüm uzun boylu, telsizli, direk sanayi varmı diyen adam.
kahveye önce firavun girdi(1) oturacağı sandalyeyi biliyordu. fakat kafasını karıştıran sorular onu kendinden etmişti, sağ omzu üzerinden uzanan çayı alırken gülümsedi, dişleri gözüktü. daha üsturuplu olanı şekersiz içiyordu çayı bunu gören bizim şişman tellak 2 şekeri bir anda ağzına tıktı. şimdi 3 kişilerdi toplantı başlayabilirdi.
biz bu üniversite okuyan insanlara ne diyeceğiz?
uşak desek hepsi karadenizli değil, aga desek çoğu bilmez, üstat desek ağır kaçacak, herif, adam çocuk , genç, paşa da denmez. ne diyeceğiz..
(o sırada yolda koşan küçük çocuk öğretmenine sesleniyordu..)
-hocam, dersi kaydırabilir miyiz?
bir anda 3 tellağında kafasında ışık çaktı, hayır akıllarına fikir gelmemişti kıraathanenin zayıf florasanı açılmıştı. çaycı seslendi: çay alırmısınız hocalar ehehhe
ne dedin sen dedi göbeklisi, firavun irkildi.
- hoca dedim.
buldum diye haykırdı üsturuplu olan. artık karar verilmişti. 72 milletten gelen öğrencilere "hocam" denilecekti. hatta bu öyle bir furya olacaktı ki bakkallara, marketlere hatta emlakçılara dahi yayılacaktı.
işte böyledir bu hikaye ağalar. anlatın, anlattırın.
odtü'de başlamış olduğu söylenir ama genelde ankara'daki üniversitelerin kullandığı genel bir hitap şeklidir. güvenlik görevlisi öğrenciye, öğrenci fotokopiciye, fotokopici öğrenciye, asistan öğrenciye, öğrenci asistana, sonra hepsi birden asistana...