hoca bir sürü resim gösterir.öğrencileri çömezdir,alışkın değildir bu duruma.resimler geçtikçe geçmeye,millet de fısır fısır konuşup kikirdemeye başlamıştır. o arada birkaç erkek genital organı resmi çıkar.sınıftaki bazı kızlar rahatsız olur.homurdanmaya başlarlar.daha sonra resimler artmaya devam eder.en son devasa boyutlarda bir zenci penisi resmi çıkar.artık sınıftaki kızlardan birisi dayanamaz ve sınıftan çıkmak için atılır.
anatomi hocası fırlama ve biraz da piçtir.kız tam kapıdan çıkacakken arkasından bağırır;
X öğrencisi sürekli hocayla dalga geçmektedir, herkesin uyuz olduğu, havalı şımarık bir çocuktur.
bir gün;
Hoca: X, söyle bakalım osmanlı ilk hangi antlaşma ile tazminat ödemeyi kabul etmiştir.
x: yaa... şeydi... (kısa bi süre geçer, bilemez)
hoca: ...........* antlaşmasıdır.
x: hadi ya... hocam ağzımdan aldınız...
hoca: merak etme yavrum, sonra ağzına veririm.
Çapa Tip Fakültesinde okuyan arkadaslar Anatomi hocasi Sami Zan'in ününü
bilirler. Sami hoca sirf üreme organlarini kendi üslupuyla anlatan ve her dersinde
400 kisilik anfide disaridan gelenlerle birlikte yaklasik 700-1000 kisiyle dolduran çok degerli bir hocadir...
Anatomi derslerinin birinde, erkek menisindeki yüksek glükoz, yani bizim bildigimiz sekerin seviyesini anlatiyordu. O yil liseden mezun genç bir ögrenci kiz arkadasimiz el kaldirdi ve bombayi patlatti:
"Anladigim kadari ile, menide çok seker oldugunu söylüyorsunuz.."
"Evet aynen öyle" dedi Sami hoca ve dediklerini destekleyen istatistik oranlarin tablosunu gösterdi.
Arkadasimiz gene elini kaldirip söz istedi:
"O zaman tadi neden sekerli degil?.."
Anfide korkunç bir sessizlik oldu... Ve sonra bütün anfi gök gürültüsü gibi bir kahkaha koyverdi... Yüzü birden kipkirmizi olan arkadasimiz, hizla defterle kapiya kosarken, Sami Hoca çok ciddi bir yüz ve buz gibi sesle derse devam etti:
"Seker tadi alinamaz. Çünkü sekeri hisseden tad alma hücreleri insanin dilinin ucundadir... Girtlak derinliginde ise, aciyi ve eksi tadi algilayan reseptörler bulunur...Sana neseli bir gün dilerim kizim" *
ders uzay geometrisi:
hoca: çocuklar bu dersi işlerken sınıftaki düzlemlerden, kirişlerden yararlanacağız. tahtayı düzlem, kirişleri paralel olarak kullanacağız. Özdencim mesela o tavanı dik kesen arka taraftaki boru var ya.
özden: evet hocam??
hoca: sana girsin, puhaaaaaa
?!?!
dershanede fizik dersi, hoca 90'lı yıllardan öys örneği yazar:
öğr: hocam sınava girdiğiniz yılın sorusu mu yoksa?
hoca: evet.
öğr( pişkin sırıtarak) doğru cevaplamış mıydınız hocam?
hoca: çok zaman geçti nasıl anımsamıyorum.
öğr: aa ben lgs sınavında hala hangi soruyu doğru yaptığımı hatırlıyorum hocam.
hoca: o günden beri üzerine bi şey koymadığın içindir evladım.
uludağ üniversitesi 'nde* takma adı, soyadı sebebiyle palamut olan profosor; adını her yerde mehmet e. palamut şeklinde yazmayı tercih eder. zaten öğrenciler de mehmet kısmını bile sallamazlar palamut yeterince cuk oturan bir lakaptr çünkü. olay başımdan geçmemekle birlikte, bizim bölümde efsanedir.
palamutun klasiği bu. iki soru sorar, biri 40 puan, diğeri de 60.
sınav günü kağıtlar dağıtılır... 40 puanlık soru okunur, eh fena değildir... ikinci soruya bakınca tüm sınıf dumurdur.
soru: benim tam ismim nedir???
e. kısmını kimse bilmediği için sınıf 60 puanlık soruyu yapamaz. o günden sonra da adı hiç unutulmaz.
ders fizik-1. hoca ** 90 dakika boyunca fiziğin ilk seferde anlaşılması pek de kolay olmayan konularını aralıksız bir şekilde anlatmaktadır. normalde diğer hocalarda kolaylıkla yavşayan sınıf, hocanın sertliği ve daha önce de bir kaç defalar ayar almış olmanın verdiği tedirginlikle çıt çıkarmadan dinlemektedir. ancak içlerinden ayara hevesli bir tanesi hoca tam gaz giderken şöyle der:
-hocam, çok hızlı gidiyoruz, biraz yavaş işler misiniz?
hoca aynen şöyle cevap verir:
-biz hızlı işlemiyoruz, senin beynin yavaş işliyor. *