sosyal bilimler öğretmeniydi ve çok sallardı çok şaşırtırdı bizi. sonra da palavra olduğunu anlardık. aklımda tek kalan : almanya da asfaltlar rengarenk. siyah değil.
bir de lisede ingilizce hocam vardı.
gemideydik. gemiden ayağım takıldı düştüm. yüzme bilmediğim halde yüzerek yetiştim gemiye bindim.
okulumuzun bir de yanda merdivenleri vardı koridor sonunda. oradan hiç inmezdi hoca. bir gün neden inmiyorsunuz diye sorduk. 'bu soruyu bana 10 yıl kadar önce de sordular. o zaman ben de fark ettim neden inmediğimi. o teneffüs inerken bir baktım ki merdivenin dibindeki pencerenin önünde bir kızla erkek yiyişiyor. bir daha da geçmedim oradan.
bir öğrencim vardı. utangaç ama çok takılırdım ona. o da bundan az rahatsız olurdu. bir gün hiç geçmediğimn sokaktan evime gideyim dedim. giderken o kızla aynı sınıftan olan bir çocuğu el ele gördüm.
bizim ders çalışmadığımız iddia ederler ve kendileri bizim yaşımızda çok ders çalışmış imajı yaratmak için yoğun çaba sarf ederler ama nafile. kasmayın rahat olun piiz.
Bıyıklı kel matematik hocamızın "siberalem.com a arkadaşımın ısrarıyla fotografımı koyup üyelik açtım. Kızlardan o kadar mesaj geldi ki site çöktü" yalanı. Hala aklıma geldikçe gülerim. Nasıl bir özgüvenle yalan söylediyse artık.
bir lise hocası derki: bu sene bırakıcam hepinizi. (iç ses: hadi lan ordan) sonuç:herkes geçer.
bir üniversite hocası derki: bu sene bırakıcam hepinizi. (iç ses: hadi lan ordan) sonuç: merhaba yaz okulu.
kpss tarih hocamızdan. "ben arkadaşa anlatıyorum araştırmalarımı uzun uzun, o beni dinliyor filan, bir gün x kitabevindeyim bi baktım kitap çıkarmış. aldım okudum. meğersem benim anlattıklarımı not alıyomuş akşam."
gözlerimizle "hassiktir ordan" ifadesini çektik tabi. *
tarih dersi - dağ yarıldı içinden mercedes kamyonlar, tanklar, uçaklar çıktı.
hayvan gibi gülmemiz de mi kıllandırmadı hocam sizi.
bir de bovling sopasıyla adam dövdüğünü anlatırdı, ısrarla da bovling derdi, te allaaam.
dikkat çekmeye çalışıyor diye ortalıkta salya akıtanlar var ya, onlara söylüyorum şimdi anlatacağım palavra ekmek musaf çarpsın gerçek.
lise son sınıfta güzel konuşma yazma diye edebiyat dersine dahil bir ders vardı. asıl edebiyat dersimize giren hocamızın dersi dolu olduğundan okulumuzda geçici görevlendirilen bir hatuncağıza vermişler dersi. ilk gün geldi bu kadıncağız, ilk gün dediysem onun bizim sınıfa ilk girişi, yoksa biz çoktan dilbilgisinde fiil çatısı konularında test çözecek aşamaya gelmişiz. sınava (öss) bir-iki ay var.
şimdi bu kadıncağız derse girdi, tanışalım dedi. işte herkes adını söyledi. ne yapacak bilmem, bazılarına babasının mesleğini sordu falan... tanışma dediğin sınıf 43 kişi de olsa 10 dakikada biter. bizim elemanlar iki lafı bir araya getirmekten aciz. kadın dedi ki şimdi de saygı çerçevesi içinde siz bana sorun merak ettiklerinizi.
şimdi, kadının okula türbanla gelip kapıda peruk taktığını biliyoruz. (hatun o zamanın fettocu teyzelerinden.) sonracığıma, mesleğe başlayalı çok olmamış, onu da duyduk işte öğrenci dedikodusu falan diyerekten... bizim dönemin gençleri öyle herkesin anlattığı gibi okulun en piçi değil, ailesiyle komşu ziyaretine giden halim selim çocuklarız.
derken bir kız arkadaşımız, hocaya sınavı nasıl kazandığını sordu, sorusunun devamında da nasıl bir plan/yöntem izlediniz.. falan dedi.
kadının anlattığı şeye hepimiz gülmüştük.
- arkadaşlar, ben sanıldığı gibi çok çalışmadım öss'ye. çünkü inanıyordum. test falan çözdüğümü hiç hatırlamam, ben ibadet ettim hep. allah'ıma yalvarırdım düzenli olarak, üniversiteyi kazanayım allah'ım, derdim. kutsal gecelerde erken kalkacağımı bilerek hiç uyumada tespih çekerdim. ibadetimi hiç kaçırmadım, dua ettim ve kazandım.
en arka sırada yakışıklı, taşra züppesi bi' oğlan vardı;
- de get hoca, olur mu öyle...!
felsefe dersinde çok sevdiğimiz hocamız bir anısını anlatırken.
- adamı iki yakasından tuttum sonra havaya kaldırdım, iki ayağı yerden kesilmiş bana öylece bakıyordu.
çocuklar yıl bin dokuz yüz seksen beş. ben... gibi ve türevinde başlayan cümlelerdir. efsane palavralar vardır ki burada yazmayacağım. çünkü bazı hocalarımı severdim zamanın berrinde.
üniversitede ismi lazım değil bir tane profesörün attığı palavra:
- arkadaşlar size öyle bir gezi yapacam ki.. ilk önce otobüs kiralayıp üstüne topkapı sarayını efendim mevlanayı, mostar köprüsünü, sultanahmet'i, ayasofyayı çizeceksiniz.***sonra çocuklar edirne'den bi çıkıcaz sofya'ya ordan niş'e ordan belgrad'a ordan budapeşte'ye, wisla krakow'a ve en son durağımız olan viyana'ya kadar gidicez. e osmanlıda ordan öteye gidememiş dimi ama.*sonra gelcez tüm türkiye'yi dolaşcaz otobüsle ve sınavda gezdiğimiz yerlerin haritadaki yerlerini sorcam tamam mı evladım..*
bizim coğrafya hocası:
bir gün werder bremen'in oyuncuları istanbula geldi, bizde o zamanlar öğrenciyiz tabi. oyuncular bizim okulu ziyaret ettiler. sonra bizimle bir maç yaptılar, seni inandırsın koskoca weder bremen'i 10'a 0 yendik. 9 golüde ben attım.