özellikle lise çağlarında çokça rastladığımız palavralardır..
lise sıralarında birgün...
coğrafya dersine giren hoca 5 yasından itibaren national geographic izlediğini itiraf eder ve konuyu daha da ilginç bir hale getirmek istediğinden söylediğini düşündüğüm; "tuzlada kolu kadar kelebek" gördüğünü söyler çok ciddi bir şekilde..
öğrencilerden kahkaha sesleri yükselir ve hoca gülmelere dair şaşkınlığını gizleyemeyerek:
-valla bakın kraliçe kelebek denir bunlara... bembeyaz,kocaman kanatları olan bir kelebekti.
demesiyle kahkaha seslerinin arasından bir arkadaşın kalkıp:
-martıdır o martı ya...
demesi ve ardından kopan kahkaha sesleri hiç çıkmaz aklımdan..
sayısalcıysa tıbbı sözel-eşitağırlıkçıysa avukatlığı virgüllü puanla kaçırmıştır.ama başka bir sürü bölüme (mühendislikler gibi) puanları yeterken öğretmen olurlar evet bu eğitime olan aşkları yüzünden.*
milli güvenlik hocası, kopya çeken bir öğrenciyi yakalamanın da verdiği aşkla; ''ben 6 kilometreden pkk'lının gözünün akını görmüş adamım senin kopya çektiğini mi göremeyecem!!!
ilköğretimde: anadolu lisesi ni kazanın rahatlarsınız.
lisede: üniversiteyi kazanın rahatlarsınız.
üniversitede *:kpss yi kazanın rahatlarsınız.
sonuç: bir öğrenciye asla rahatlamak yok!
-40'ın altında bir odaya girmiştik. kapı kapanmadan yanlışlıkla asistanın kedisi de içeri atladı. atlar atlamaz havada kristale dönüşmüştü hiç unutmam.