özellikle lise çağlarında çokça rastladığımız palavralardır..
lise sıralarında birgün...
coğrafya dersine giren hoca 5 yasından itibaren national geographic izlediğini itiraf eder ve konuyu daha da ilginç bir hale getirmek istediğinden söylediğini düşündüğüm; "tuzlada kolu kadar kelebek" gördüğünü söyler çok ciddi bir şekilde..
öğrencilerden kahkaha sesleri yükselir ve hoca gülmelere dair şaşkınlığını gizleyemeyerek:
-valla bakın kraliçe kelebek denir bunlara... bembeyaz,kocaman kanatları olan bir kelebekti.
demesiyle kahkaha seslerinin arasından bir arkadaşın kalkıp:
-martıdır o martı ya...
demesi ve ardından kopan kahkaha sesleri hiç çıkmaz aklımdan..
sayısalcıysa tıbbı sözel-eşitağırlıkçıysa avukatlığı virgüllü puanla kaçırmıştır.ama başka bir sürü bölüme (mühendislikler gibi) puanları yeterken öğretmen olurlar evet bu eğitime olan aşkları yüzünden.*
ülkeler coğrafyası dersi saftrik elmer**lakaplı hocadan bilmediği yer hakkında anlamsız tarifi;
-colorado eyaletinin colorado konyonunda colorada vadisi vardır..
-yuhhaa amma salladın be hoca...
-?!
genelde yeni öğtetmen olan kişilerin en fazla salladıkları yalan -biz sizin zamanınızda öss yi kazanmak için günde ikibin soru çözerdik- bu palavra öğrencileri değil motive etmek sorulardan soğutmakta önemli rol oynar.
ilköğretimde: anadolu lisesi ni kazanın rahatlarsınız.
lisede: üniversiteyi kazanın rahatlarsınız.
üniversitede *:kpss yi kazanın rahatlarsınız.
sonuç: bir öğrenciye asla rahatlamak yok!
milli güvenlik hocası, kopya çeken bir öğrenciyi yakalamanın da verdiği aşkla; ''ben 6 kilometreden pkk'lının gözünün akını görmüş adamım senin kopya çektiğini mi göremeyecem!!!
"bir gün yine pansiyonda nöbetçiyken bir öğrencinin bir eşyası çalındı ve ertesi gün sınıfa girip SEN SEN SEN!!!* dedim hepsi geldi özür diledi"
"yemin ediyorum benim oğlum günde 1200 soru çözüyor"
"geçen yıl 3. sınıflar ödevlerini yapmadı 3 sayfadan sınav yaptım yemin ediyorum 45'i geçen olmadı"
"yemin ediyorum öğrencilik hayatım boyunca 1 kez bile derse geç kalmadım"
şeklinde versiyonlarını duyduğum palavralar olmuştur. ilginç olan bu palavraların hepsinin aynı kişi tarafından sarf edilmesi ve bu kişinin hala çarpılmamış olmasıdır.
tarih hocası: benım bogaziçi tipta okuyan öğrencim var.. Hayır boğaziçinde tip vardida biz mi okumadik? Hadi diyelim vardi, sen tarih hocası olarak tıp kazanan birinin başarısından kendine nasıl pay çıkarıyorsun?
bizim coğrafya hocası:
bir gün werder bremen'in oyuncuları istanbula geldi, bizde o zamanlar öğrenciyiz tabi. oyuncular bizim okulu ziyaret ettiler. sonra bizimle bir maç yaptılar, seni inandırsın koskoca weder bremen'i 10'a 0 yendik. 9 golüde ben attım.
üniversitede ismi lazım değil bir tane profesörün attığı palavra:
- arkadaşlar size öyle bir gezi yapacam ki.. ilk önce otobüs kiralayıp üstüne topkapı sarayını efendim mevlanayı, mostar köprüsünü, sultanahmet'i, ayasofyayı çizeceksiniz.***sonra çocuklar edirne'den bi çıkıcaz sofya'ya ordan niş'e ordan belgrad'a ordan budapeşte'ye, wisla krakow'a ve en son durağımız olan viyana'ya kadar gidicez. e osmanlıda ordan öteye gidememiş dimi ama.*sonra gelcez tüm türkiye'yi dolaşcaz otobüsle ve sınavda gezdiğimiz yerlerin haritadaki yerlerini sorcam tamam mı evladım..*
çocuklar yıl bin dokuz yüz seksen beş. ben... gibi ve türevinde başlayan cümlelerdir. efsane palavralar vardır ki burada yazmayacağım. çünkü bazı hocalarımı severdim zamanın berrinde.