hoca ibrahim paşa

entry2 galeri0
    1.
  1. Nusretname 'de Kel deli ibrahim Hoca deniliyor. Donanma hocalığından yetişme olduğu için, o lâkabla meşhurdur ve aslen Serezlidir. ilk olarak bostancı ocağına girmişken bazı töhmeti sebebiyle Cezayir tarafına kaçmış ve orada gemilerde çalışmıştı. Aradan bir müddet geçtikten sonra istanbul'a geldi; balıkçılık, kayıkçılık ile geçiniyordu.

    III. Ahmet denizde tebdil gezdiği sırada bunun kayığına biner ve sözlerinden haz ederdi. Pâdişâh bir defa bunu gizlice Girid'e gönderip orada vali bulunan Kalaylıkoz Ahmet Paşa'yı sadarete davet etmişti.

    ibrahim Ağa, tüccar kıyafetinde olarak bir gemiye kereste yükleyerek Girit'e giderek pâdişâhın hatt-ı hümâyununu Ahmet Paşa'ya vermiş ve Ahmet Paşa, yerine kethüdasını vekil bırakarak aynı gemi ile Küçük Çekmece'ye gelerek vürudunu * padişaha bildirmişti.

    Bu hizmetine karşılık ibrahim Ağa'ya kalyon kaptanlığı verildi ve bu işinde de muvaffak oldu; Akdeniz'deki korsanları sindirdi; kaptan Paşa oluncaya kadar on beş kadar harb kalyonu ve bin kadar korsan elde etti; bu kalyon kaptanlığı dolayısıyla ibrahim Hoca diye meşhur oldu.

    ibrahim Hoca'nın bu muvaffakiyetini çekemeyenler, aleyhinde epey dedikodu yaptılarsa da III. Ahmet dinlemeyerek kendisini riyale kaptanı ve patrona kaptanı yaptı ve nihayet 17 Ocak 1713'te kaptan paşalığa getirdi.

    ibrahim Paşa kaptan-ı derya olduktan sonra yirmi bin kalyoncu ile isveç kralını memleketine götürmeyi taahhüd etmiş ve Süleyman Paşa'nın azli üzerine de sadrâzam olmuştu ( 4 Nisan 1713).

    üçüncü Ahmet bu tarihe kadar türlü türlü tesir ve mülâhazalarla sadrâzam yaptığı şahısların çoğunun tâyinlerinde isabet etmemiş ve hususiyle bu defaki tâyin büsbütün şaşılacak kadar isabetli olmuştu.

    Hoca ibrahim Paşa, sadrâzam olunca, padişahın damadı Silahtar Ali Paşa 'nın nüfuzunu görerek onu ortadan kaldırmayı kurdu ve bu hususa kayıkçılarından birisini memur etti; fakat onun bu maksadını kethüdası Hacı Hüseyin Ağa haber verdiğinden Ali Paşa ihtiyatlı hareket etmeye başladı.

    üçüncü Ahmet, ibrahim Paşa ile görüştükçe onun zaten bilmediği işlerdeki hallerinden müteessir oluyordu; buna mukabil sadrâzam da bütün işleri eline almak istiyerek kendisinin istiklâline engel olanları bertaraf etmeyi kurmuş ve ön plânda pâdişâh yanında bir dediği iki olmayan Damat Ali Paşa'yı ortadan kaldırmak istemişti.

    Bunun için bir ziyafet tertip etti; ziyafete Kırım Hanı Kaplan Giray, reisülküttab Abdülkerim Bey ile Damat Ali Paşa davetli idiler; fakat sadr-ı âzamın suikasdından daha evvel haberdar edilen Ali Paşa rahatsızlığını söyleyerek hastaymış gibi keyfiyeti aynı zamanda pâdişâha arzetti ve arizesinde:
    "Şu herifi getürüp devleti kayırır deyu vezir-i âzam eyledin; devlet nabzından bihaber. On beş yirmi odalık peyda edip çiçekçi olmuş; bana da sana da kasdı mukarrer ve yarın bütün âyân-ı devleti ve isveç kralını ve balyozları ziyafet ve meşveret bahanesiyle Demirtaş'a (Edirne'ye) davet, beni ve isveç kralını öldürecektir; beni sen öldür gitmem" diye yazmış.

    Bu tertibi öğrenen pâdişâh vezir-i âzamı acele saraya davet ederek: "düşman ahvali ne oldu?" deyince "yeniçeri ocağını kendime uydurdum, yeniçeri ağasiyle yekdil ve yekcihet oldum" dedi. 23 Nisan 1713'te vezir-i âzam isveç kralı işini kral ile Demirtaş mevkiinde görüşecek iken sadr-ı âzamın, krala sûikastı olduğu söylenmesi üzerine o da kendini hasta gibi gösterdi.

    ibrahim Paşa'nın, padişah ile mülakatında yeniçeriyi "elde ettim" demesinden kuşkulanan üçüncü Ahmed evhamlanmış ve nihayet kendisinden mühr-i hümâyunu aldırdıktan sonra cellâd haseki Kara Mustafa eliyle boğularak cesedi Tunca kenarına defnedildikten sonra yeri belirsiz bir hale getirilmiştir ( 27 Nisan 1713).

    Hoca ibrahim Paşa'nın sadareti müddeti yirmi bir gün olup ölümünde yaşı altmışa yakındı. Zeki bir zat olan ibrahim Paşa, birbiri ardından sadrâzam azil ve katlettiren Damat Ali Paşa'dan kurtulmayı ve işinde serbest kalmayı kurmuş ise de muvaffak olamamıştır; denizcilikte muvaffak olmuştur. Ölümünü müteakip bütün malları ve eşyasına el konmuştur.
    *
    2 ...
  2. 2.
  3. (o. 1713, Edirne) III. Ahmed saltanatında, 6 Nisan 1713 - 27 Nisan 1713 tarihleri arasında yirmi bir gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı.

    Aslen Serezlidir. Önce bostancı ocağına girdi. Fakat orada karıştığı fesat yüzünden Cezayir tarafına kaçmak zorunda kaldı. Orada gemilerde çalıştı. Sonra'da istanbul'a geri geldi. Balıkçılık ve kayıkçılık ile geçinmeye başladı. III. Ahmet tebdil giyinip istanbul'u gezmekte iken onun kayığına binmeyi ve onunla konuşmayı itiyat edinmişti.

    Son bir defa onun kayığına binişinde III. Ahmet onu gizlice Girit'e gidip orada vali bulunan Kalaylıkoz Hacı Ahmed Paşa'yı sadarete davet etmesi görevi verdi. Bunun üzerine ibrahim Ağa bir tüccar kılığına girip istanbul'da bir gemiye kereste yükleyerek Girit'e gitti. Orada üzerinde sakladığı padişahın sadaret teklifini içeren hatt-ı hümayununu vali Kalaylıkoz Ahmet Paşa'ya iletmeyi başardı. Kalaylıkoz Ahmet Paşa da yerine kethüdasını kaymakam bırakıp ibrahim Ağa'nın gemisi ile Küçük Çekmece'ye kadar birlikte geldi; buradan III. Ahmet'e vararak sadrazamlık görevine başladı.

    ibrahim Ağa, padişaha bu hizmeti üzerine tersane hizmetine, yani Osmanlı Donanması'na alındı ve kalyon kaptanlığı görevi verildi. Bu donanma hocalığı da içerdiği için "Kel Hoca" olarak anılmıştır. Kel Hoca ibrahim Ağa bu işinde başarılı olup padişahın teveccühü ile birlikte riyale ve patrona rütbelerini de aldı. Bu görevinde Akdeniz'de türeyen korsanları tenkile memur oldu. Bu görevde iken 15 kadar korsan kalyonu ele geçirdi ve bin kadar korsanı esir aldı. Bu arada yaptığı faaliyetler inanılmaz kadar beklenmedik olduğu için "Deli" lakabı da alarak "Deli Kel Hoca ibrahim" olarak anılmaya başlandı. Nusretnâme'de "Kel Deli ibrahim Hoca" olarak ismi geçmektedir.

    Kel Hoca ibrahim'in aleyhinde olanlar epey dedikodu yapmışlardı; ama buna rağmen 7 Ocak 1713'te vezirlikle birlikte kaptan-ı deryalığa getirildi. Bu sıralarda Prut Antlaşması'nın Ruslar tarafından uygulanmaması ve Osmanlılara sığınmış olan isveç Kralı Xii. Karl (veya Demirbaş Şarl)'in Bender'den ayrılmaması Osmanlı Devleti için büyük dışişleri sorunları olmuştu. Sadrazam Silahdar Süleyman Paşa aldığı kararla XII. Karl ve askerleri Bender'de 1 Şubat 1713'te direnişle karşılaşan bir baskın sonucu ele geçirildiler. Kral Karl Edirne'ye getirildi ve Meriç Köprüsü çıkışında I. Ahmet döneminden beri devlet konukevi olan "Demirtaş Kasrı"'nda zorunlu ikamete tabi tutuldu. Onun isveç'e iadesi devlet için gerekliydi. Kaptan-ı derya olan Kel Hoca ibrahim Paşa 20.000 kalyoncu ile isveç kralını ülkesine götürme projesini ciddi olarak padişaha sundu. Eğer bu denizden gitmeyi önermekteyse o zamana kadar Cebelitarık'tan çıkmayan Osmanlı donaması için bu Atlantik Okyanusu ve Baltık Denizi seferlerini de içeren bu proje gerçekten çok cesurane proje idi. Karadan gitmeyi önermekteyse, işi başardıktan sonra 20.000 kalyoncunun akıbetinin ne olacağı düşünülmemişti. Paşanın aleyhindekiler tarafından bu teklif yeni bir "delilik" örneği olarak kullanılmaya başlandı. Sonunda Ağustos 1714'te isveç Kralı XII. Karl kara üzerinden Erdel, Macaristan, Budin, Viyana, Bavyera ve Hesse üzerinden giderek Ekim 1714'te isveç'e varmayı başardı.

    https://tr.wikipedia.org/...ca_%C4%B0brahim_Pa%C5%9Fa
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük