Üstüne kuş konmuş gibi yarı çıplak bir ev,
Çirkin yüzüne örtmeye çalışır yeşili;
Düştü masken, tipi bozuk, beton kılıklı dev;
Dön şimdi, bak kendine, gör sırıtan halini.
Başını kaşır kavaklar, kökü sallandıkça;
Terk edilmiş kaderine, ah, ah çekip ağlar;
Kan ağlar içi, doğa allanıp- pullandıkça
Haline değil, Bursa m! Sana, sana yanar!
Hüzünlenme sen, n'olur, gitme, yine burada kal;
Ben yine gelirim, hoşça kal, Bursa'm, hoşça kal!
Uludağ'ım! Aramızda, Genç Osman, Almira
Sıra sıra perdeler yükseldikçe yükselir...
Parsellendi Bursa'm, nefessiz, döndü kalbura;
Hani dostların? Kederler hep sana yüklenir!
Tarih yazgına yakışmaz bu kılık- kıyafet.
Kalbine hayat öpücüğü, can, verir tarih.
Tutuşunca eteklerinden, kopar kıyamet.
Beline bir inci kemer gibi gelir tarih.
Bir kuzuya, teslim aldı seni, kurt ve çakal!
Yağmalansan da, n'olur, gitme, yine burada kal;
Ben yine gelirim, hoşça kal, Bursa'm, hoşça kal!
Beynimin sokaklarına dikilsin levhalar;
Yeşile evet betona son sözü yazılsın!
Tarihle yeşil el ele, çekilsin halaylar
Okunsun ilahiler, marşlar, Bursa'm şahlansın!
Sana hiç kıyamam, gözyaşı döküp ağlasam;
Ver elinden, son kez, bir kahve içeyim, sade
Sen kendine iyi bak, aman iyi bak Bursa m
Geldi ayrılık vakti, hadi bana müsade!
Hüzünlenme sen, n olur, gitme, yine burada kal.
Ben yine gelirim, hoşça kal, Bursa m, hoşça kal!