bir "çokluk" molasında pencere diplerine yapay ayaklanmalar türeterek hiç'e varım durumudur. daha da tehlikelisi o durumu sevmek, aşık olmak ve kaşla göz arasında süblimleşen vakitsiz bir büyümüşlük takınmaktır. hala aynı yüzyıl karmaşasında yaşayanların, morg/kent biçimsizliğini anlayamaması ve tanımlayamaması ile içine düştüğü boşluk, dipsizlik, emaresizlik...
tanımı imkansız boşluk..yokluk..olmak ve olmamak arasında insanı en çok mutlu eden durak...kainatı gönlün içine sığdırmakla yerle yeksan olmak arasındaki ince çizgi.
zamanın çarklarından azad edilmiş bilinmeyen kontrollü bir yolculuk... hiç kalabilme cesareti... öylesine çoktular ve aslında yoktular... ve bütün hayatın tortusu gibi yanıbaşımızda, göz hizamızda kaldılar... gözler hep bir yerlerde aradı. var almak biraz zaman alırdı, var kalmak bir anlık masal.
Ferhan Şaylıman' ın kendi yalanlarımız ve korkularımız ile yüzleşebilmeyi Canan, Esat ve Haluk adında yolunu kaybetmiş üç kişinin üzerinden anlattığı romanı.
insanın bulunduğu noktadan çevreye (şu ana), geçmişe ve gelecekle ilgili imgelerine baktığında ortamda büyük bir saçmalık bulması sonucu eline geçendir. herşey hem vardır hemde yoktur. varolan, yanılsamalarla o güne gelendir; olmuşlardr, varlardır ama artık yoklardır. ve saçmadırlar. çünkü sıradanlaşır herbiri. tüketimin gerçekleşme hızı, hiçliğe gidiş geliş turlarının sıklığınında belirleyicisidir.
biz düşündüğümüz ve düşünerek onu var ettiğimiz sürece olmayandır. o olduğunda biz olmayacağız demektir bu durumda. varlık varken yok olan ve varlık yokken var olan bir kavramdır ki, bu da onu aslında varlığın temeli yapmaktadır. burada anahtar rolü oynayan asıl şey farkındalıktır. demek ki varlığın temeli olan hiçlik aslında, bilinçsizliktir.
bazen öyle derinden hissettirirki sanki okyanusun ortasında güneşin alnında küreksiz bir sandalın içinde sıcaktan dudakların kurumuş şekilde uzaklara bakar gibi...