Zuhal Olcay'a, kanımca, hiç yakışmayan ve her karesinden klişeler akan film. eski evler, trenler, metruk binalar, gece apansız çalan telefonlar, kasık bölgesindeki ben, emekçiler,uzak diyarlar vs. bunlar artık bir filmi kurtarmaya yetmiyor. kaldı ki Zuhal Olcay o kadar uzaktı ki rolünden, kayıp oğlunu arayan bir annenin çaresizliğini hissedemedim bile. halbuki ulaşılması istenen hedef çoğumuzun ört bas ettiği, kafasını çevirdiği bir durumu gün ışığına çıkarmak. ama ben kayıp otobosünü gösterdikleri vakit doksanlara geri dönüş yaptım o kadar. özetle film, sonucu karavana olan bir ok atışı.
yönetmen suya sabuna dokunmadan hassasiyetini göstermeye çalışmış. bu yüzden pek temiz iş olduğu söylenemez. ama izlenmeye değer. oradaki etnik yapıya yapılan vurgunun sadece araplar üzerine olması (ilginç bir şekilde marcel khalif i kardeş türküler yorumuyla dinletiyor.) ayrı bir konuşma tartışma konusu..
zuhal olcay ve parkan özturan'ın başrollerini paylaştıkları, 2002 yapımı, tayfun pirselimoğlu filmi.. film kocası'nın politik olaylara karışmasından dolayı çok acılar çeken dul bir kadının, tüm engellemelerine rağmen oğlunun da aynı akıbete sürüklenmesi sonucu karşılaştığı olayları işlemektedir.