kendinle çelişmektir. sen her ne kadar bir şey yapmak istemesende kesin bir davranışta bulunuyorsundur zaten. amaçsızca, can sıkıntısından odun gibi durmayı bile istemişsindir farkında olmadan.
ufak bir yurt odasında bir koltukta açık olan tvye öylece bakarken yakalamak kendini ve sonrasında camdan bomboş gözlerle dışarıyı seyretmek. içinde bir garip boşluk oluşması. en kıymet verdiğin kişinin sesini duymak isteyipte, duyamayacak olmanın verdiği sonsuzlar kümesi.
gerçekleştirmek istediği şeylerin hiçbirisini gerçekleştiremeyen bünyenin içinde bulunduğu durum. her girişimi başarısızlıkla sonuçlandığından insanı hayattan ve herşeyden soğutan bir durumdur. içine kapanır insan, bazen o kadar da kendine yabancılaşır ki sesi bile kendine bir garip gelmeye başlar. dış dünya o kadar hızlı değişmektedir, dışarıda cıvıl cıvıl akan bir dünya vardır ama maalesef bir defa kırmızı kart gören futbolcu gibi sahanın dışına itilmiştir. kensidide bu durumun farkındadır ve bir şeyleri değiştirmek aklının cundan bile geçmez. sadece zamanı tüketir...
içine düşülmemesi gereken durum. zehir gibidir. sizi, zamanınızı, neşenizi, sağlığınızı bile hatta, eritir yokeder . içinden çıkması da bi o kadar zordur. çıktın mı da bu muydu lan, boşuna o kadar emrahlık yapmışım denir, kendine bolca kızılır ve bu kez bu sebeple can sıkılır falan. karışık,gıcık şeyler.
bu dertten muzdarip insanoğulları harekette bereket vardır ,işleyen demir ışıldar gibi atasözlerini hayat felsefesi olarak seçmelidir.
çok fazla şey yapan ve bunları yapmaya devam etmek niyetinde olan insanların anlık yaşadıkları umutsuzluk durumudur.
durumun anlıktan çıkıp süreçlere dönüşmesi, kişinin ruh sağlığı açısından tehlikelidir. böyle bir durumda gerçekten tüm bağlantılarını kopartıp hiçbir şey yapmaması gerekir.
hayatın amacı birşeyler yapıp etmek bir hedefin üstüne doğru yönelmek iken kişinin bütün amaçlardan sıyrılıp bir köşede eşya misali bir süs bir biblo değerinde kalması ile kendine verdiği en büyük cezadır.