Yanlış bir his modeli. Insan yaşamı boyunca gerek ideolojik gerekse inancsal biryere aitlik ihtiyacı vardır. Çocukluktan vücudunuza verilen tanrı sevgisinin yerini sonradan boşaltıp dolduramamak gibidir.
hiçbir tercih hakkına sahip olmadan, rastgelelilik sonucu doğduğumuz, büyüdüğümüz ve yine bir şekilde öldüğümüz düşünülürse gayette doğal bir histir. varlığımızı belli bir temele dayandırmak zorunda değiliz. oysa devingen yapılı hayatımızda pek çok şey değişebiliyor, hayat her bakımdan güçlü insanları seçip yaşamasına göz yumuyor. sürekli kaybetme ve kazanma zarları atarken hayat, neye ve nereye ait olabiliriz ki? özellikle güçlü değilsek, sahiden kendimizi kocaman dünya da nerede bulabilir ve oraya ait olabiliriz? her şey değişiyor, en başta kendimiz değişiyoruz. değişim varsa o noktada "aitlik" gibi sabit kalma durumu söz konusu olamaz. en basit örnek duygularımız. onlar bile belirli bir şeye uyum sağlayıp kalamıyor. bugün anlamsızca mutluydum, lakin 2 gün sonra ne olacağını biliyorum. zihnime düşünceler hücum ettiğinde, yapabileceğim tek şey insanları kendimden uzakta tutmak. ve kimseye ait olamamak.
başka bir ile üniversite okumaya gitmeyle başlar çoğu kişi için.
ne gittiğin şehre ait olabilirsin, 12 ay yanında olduğun arkadaşların olur; ne doğduğun şehirdekilerle eskisi gibi olabilirsin.
artık bir gezgin gibisindir. okuldan sonra ne olacağı da belli değildir. alır sürerler seni doğuya devlete girersen.
askerliğin varsa bir de yapmadığın, ohooo...
aileyle birlikte yaşamanın yaşlanmanın değerini bir kez daha anlarsın.
önce yaşadığın şehri değiştirmek ile başlar. bir de aşık olduğun adamı/kadını kaybetmekle.
sonra yeni şehre gidersin, yeni bir adama/kadına. ama ait değilsindir. hep bir kenarı eğreti durur, hep bir parça tık diye oturmaz yerine. hep bir olmamışlık hissi vardır. sanki geldiğin şehre dönsen, biten ilişkine dönsen her şey eskisi gibi güzel olacakmış, eskisi gibi mutlu olacakmışsın gibi hissedersin.
sonra bir gün eski yaşadığın şehre gidersin. eskiden aşık olup yanında gözlerinin parladığı adama/kadına.
ne şehir eski şehirdir, ne gittiğin kişi eski kişidir. renkleri bi solmuştur, her şey bi hatırladığından farklıdır. değişmiştir yani. eskisi gibi görünmekle beraber hiç de eskisi gibi değildir.
işte o an çat diye göğüs kafesine gelir oturur ait olamama hissi.
sikik bir şey.
“Buralı değilsin, hiçbir yerli değilsin, zorlama. Bir yerli olmak da gerekmiyor zaten. Belki de çözüm hiçbir yerli olmayı başarabilmektedir. zamanda ve mekanda ebedi sürgünlük halidir çözüm.”
tehlikeli olduğunu düşündüğüm bir his. ötesinden geri dönüşün imkansız olduğu bir olay ufkunu aşmak gibi. tanrısal bir yalnızlığı yaşamak misali. öyle ki her daim içinizde bir parçasını bırakan, ta ki başka bir zamanda yeniden canlanmak üzere ortadan kaybolan. sonsuza dek süren, her seferinde keder veren. saf özgürlük.
Sokak köpeği gibi hissetmektir.
Ama bunun avantajları vardır. Baskı altında olmadığınız için her türlü aksiyona bodoslama dalarsınız. Zaten ait olduğunuzu sandığınız çevre, sizin maddi durum ve statünüz ile doğru orantılıdır.
"Yolları yollara sormayı ve denemeyi sevdim.
Sizin ki nerede? Diye yanıt verdim bana yolu soranlara...
Çünkü o yol yoktur zaten!"
(bkz: böyle buyurdu zerdüşt)
bazı insanların aklını asla terk etmeyen ve terk etmesi için de bir umut olmayan his. ne günah işleyip de böyle bir anlamsızlık ve saçmalığa terk edildiğimi bir türlü anlayamıyorum. kötü insanlar bile mutlu olurken ben neden bunları yaşamak zorundayım ? Allah bana neden küstü ? hep böyle devam edecekse neden yaşıyorum ? işin kötüsü ne bir kapı açılıyor ne de bir umut ışığı geliyor. ne kadar üzücü...
O hiçbir şeye ve hiçbir yere ait olmama hissi, zaman zaman insanların yaşadığı derin bir duygu karmaşasıdır. Bu his, bir kişinin kimliği, toplumsal bağları veya yaşam amacı hakkında belirsizlik duygularını içerebilir.
Bir bireyin hiçbir yere ait olmama hissi, çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir. Örneğin, sosyal ilişkilerde yaşanan zorluklar, yer değiştirmeler, kültür şoku veya kişisel hedeflerde belirsizlik gibi durumlar bu duygunun ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bu his genellikle yalnızlık, anlam kaybı ve hatta eksiklik duygularıyla ilişkilidir. Birey, kendi kimliğini ve yerini bulmada zorluk yaşayabilir, bu da onu çevresiyle bağ kurma konusunda engeller.
Ancak, bu hissi deneyimleyen bireyler, kendi içsel yolculuklarını yaparak, değerleri ve tutkuları üzerine odaklanarak bu durumu aşabilirler. Terapi, kişisel gelişim çalışmaları veya destek grupları, bu duygunun üstesinden gelmede yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, hiçbir şeye ve hiçbir yere ait olmama hissi, derin duygusal bir deneyimdir ve bireyin kendi içsel keşif sürecinde anlamaya çalıştığı bir konudur. Bu hissi aşmak, bireyin kendisiyle barışık olması ve öz değerini bulmasıyla mümkün olabilir.