kimi zaman özgürlük getirdiğinden kısa dönem için hoş duygudur.
-istediğiniz yere istediğiniz vakit gidebilirsniz.
-istediğiniz insana istediğiniz zaman yazabilirsiniz.
-sabah 7'de yatıp öğlen 4 te kalkabilirsiniz.
-hoşlanmadığınız programlara kızdığınız vakit televizyona çerez fıralatabilirsiniz.
-diş macununu ortadan sıkabilirsiniz.
-ve hatta iyi bir çocuk olabilirseniz şirinleri bile görebilirsiniz.
aidiyet kavramının içi boşaldıkça bağımlılık kavramının içi doluyor,tabi bunu da görebilmek gerek. aidiyet üzerine eleştiri getirip kendini,sözüm ona, boşluğa vurmanın çare üretmeye çalışmaktan daha "marjinal" olduğunu düşündükten sonra bağımlılık kavramı somut bir kimliğe/kişiliğe bürünüyor,zaten kendi olan ama ne olduğunu bilmeyen genç dimağı kendi vücuduna hapsedip onu bir "bağımlılığa" hapsediyor.
eh..çok sıkıcı gözüküyor ama bilinmeyenden korkmak başka birşey,öğrenilmeyenden korkmak başka sonuç olarak..
zamanında çok aitlenip, artık bu ödünlerden arınmak istemektir. çok değerler verilmiş, verilen değerlerin karşılığı yüksek şekillerde istenmiştir belki. sonrasında da tüm bu kırgınlıklar ve ödün vererek kendi kişiliğin olmayan bir hayat tarzının içinde ben mutluyum deme çabalarından vazgeçerek, etrafına ellerinle ördüğün işkence duvarlarını kaldırmak istemektir. ama o duvar kalkınca açık havanın rüzgarı öyle bir çarpmaya da başlar ki, onca aitliğin ardından gelen bu yalnızlık, ne kadar hürlük de olsa titretir bedeni acılar içinde...
kurtulmak mı ? kurtulmayı zaman gösterir, başka bir duvarlar içinde bu kez kendi tarzınla aitlenmiş bir hayata kadar....
ayak bileğine bağlanmış görünmez zinciri koparmış insan hissiyatıdır. gözlerini nerede kapatıp nerede açacağı belli olmayan ve zinciri bağlı olduğu yerden sökmek yerine ayak bileğinden söken embesil davranışıdır. hep kaybeder bunlar. ruhsuzdurlar ve maddeye önem verirler. işin sırrı ayakta ki zinciri değil bağlı olduğu diğer ucunu söküp başka yere takabilmektir. ya da ne zinciri yahu ruhunu koparmayacaksın manevi hayattan...
ölümle yaşam arasında pek bir fark göremeyen, hayatı,insanları, yaşanmışları bir tarafa bırakmış insan...kendine anlam veremezcesine, delirircesine, derin duygular arasına sıkışmıştır, hapsolmuştur bu insan.