ibne olmak falan değildir. basbaya sırılsıklam aşık olmaktır, deli gibi sevmektir. belki sevilen, aşık olunan kız çok çirkindir, belki erkeğe muhteşem güzellikte kızlar teklif etmiştir. ama kabul etmemiştir belki de, sevgisinden, aşkından. gönüldür bu işte. popo güzelliğine, göğüs büyüklüğüne, ince belli olmaya, zenginliğe, bakımlılığa falan bakmaz.
"beğenilecek kız sayısı gün geçtikçe azalmakta mı ne" sorusundan yola çıkarak düşünüldüğünde zamanla varılan yargıdır. bakıyoruz efendim giyinmeyi bilmeyen, makyaj yapmayı kendini badanalamak sanan, benim bira göbeğimden beter göbeği olduğu halde açık göbek giyinen, çarpık bacaklarına, göz zevkime eden selülitlerine bakmadan bir de mini mini etekler giyen, gözlerindeki samimi veyahut soğuk ifadeyi karşısındaki görmesin diye vücudun yapabildiği en anlamlı şey olan bakışlarını kocaman güneş gözlükleri ardına saklayan... kızlar çoğaldıkça zamanla her er kişi bünyesinde oluşacak seçiciliği de ifade ediyor olabilir. aynısının erkek modelleri vardır bir de onlar hiç çekilmezmiş aldığım duyumlara göre. keline bakmadan klark atanlar mı dersin? yoksa metroseksüel olma çabası ile keman gibi aldırdığı kaşları mı dersin? vel hasılı kelam beğenilecek şeyler azalıyor dünya üzerinde...
dipnot: evet, kimse kusursuz değildir. ancak kusurlu görünmek için onca çaba da mantıklı gelmiyor hani efendim.
ayrılık sonrası yaşanan bir sendromdur. tanıştığınız her kızda bir kusur bulursunuz. biri güzel olduğunun fazlasıyla farkındadır, biri kendine güvensizdir, birinin telefonda sesi çok rahatsız edici, birinin ki uyku getiricidir, birinin içtiği sigara, birinin içtiği bira kötü kokar, biri izlediğiniz dizileri izlemez, biri sevdiğiniz yazarları hiç duymamıştır, birinin hazırladığı yemek kötüdür, birinin yemek kültürü kötüdür, biri şarap sevmez, biri şarap içmeyi bilmez, biri ne bulursa içer, biri hiç içmez, birinin burnu sivri, birinin ki topaktır, biri çok uzun , biri çok kısa saçlıdır, birinin göğüsleri küçük, birinin büyüktür, birinin cildindeki gözenekler büyük, birinin çok küçüktür, biri çilli, biri benlidir, biri çok concon, biri çok solcudur, biri hep anlatır, biri hep siz anlatın ister. özetle hepsinin gözünün üstünde kaşı vardır ve bu sizi rahatsız eder; hiç birine değemezsiniz, kolunuza değdiler mi içiniz bulanır, esprinize güldüler mi yalaka olduklarını düşünürsünüz, evinize geldiler mi gitsinler diye beklersiniz, barda yanınıza fazla yaklaştılar mı daralırsınız, sürekli kendinizi taciz ediliyor gibi hissedersiniz. sorun o kızlarda değil, sizin yıllarca didinerek oluşturduğunuz uyumu aramanızdadır. kendine has jargonu olan bir ilişki bitti mi, en az altı ay sadece arkadaşlarınızla gezmek, bol bol içip eğlenmek ama herhangi bir hatun kişiye yaklaşmamak en sağlıklısıdır.
kişisel edit : ayrılığın ikinci ayını devirdiğim bugün, dört ay sonra yeniden buraya girip durumun değişip değişmediğini yazmayı umuyorum, şayet değişmemişse artık benden umut yok demektir, eğer değişmişse, bu normal bir süreçtir.
erkek kişinin aklı son ilişkisinde kalmıştır. o nedenle ister istemez karşılaştırma olmakta yada karşılaştırma bile olamamaktadır. bir süre bu şekilde devam ettikten sonra son ilişkinin anıları ve acılarıda akıldaki sandıklara kapatılmaya başladıkça durum farklılaşır. artık hiç çekici olmamaya başlar dişiler. gayet normaldir her dişi artık. erkek bireyin yanından dünyanın en güzel dişisi geçse bile o farketmez. arzular tamamiyle söner. boşluk durumuna geçer bünye.
çok uzun süre devam edebilen bazen rahat bazen bıktırıcı bir durum olabilir. kendiliğinden yada etkileyici bir dişiyle tanışıldığında düzelme olabilir! *
ohh en güzelidir, hatta önerilendir. kız kaprisi çekmekten bunlamış bünyenin birlikte maç izleyip küfür etmek, bütüün gün kıçı devirip playstation oynamak, özel günleri hatırlamak zorunda kalmamak, çiçeğe böceğe para harcamamak için sığındığı yoldur ibneleşmeye giden ilk adımdır mis gibi. *