Hayat bazen seni biriyle karşılaştırır, öylece. Ne zamanını seçebilirsin ne de şartlarını… Sadece olur. Bir bakmışsın, ruhuna dokunan biri çıkmış karşına. Seni sen yapan her şeyi hiç zorlamadan anlayan, gözlerine baktığında içine kadar gören biri…
Ben onu tanıdığımda, içimde bir şeyler yerli yerine oturmuştu. Sanki yıllardır aradığım cevabı bulmuşum gibi hissettim. Onun sesi, gülüşü, suskunluğu bile iyileştiriyordu beni. Kendime yabancılaştığım yerlerde, onun varlığı bana “sen buradasın” diyordu.
Ama işte... bazı insanlar sadece güzellikleriyle gelmez. Onlar, kalbinin tam ortasına yerleşip sonra orayı dağıtarak gider. O da gitti. Bir gün ansızın. Ne sebep bıraktı geride, ne de bir söz. Sadece sessizlik… Sadece büyük bir yokluk.
Arkasında bıraktığı şey bir boşluk değildi sadece. Bir enkazdı. Toparlanması zaman alacak bir yıkım. Kalbimin içinde onunla kurduğum o sessiz dünya, şimdi suskunluğunun çığlığıyla dolu. Bazen bir kelimesini özlüyorum, bazen bir bakışını. Ama en çok, onunlayken hissettiğim o tamamlanmış hâli arıyorum. Çünkü artık eksik hissediyorum. Ve bu eksiklik, onun yokluğuyla büyüyor.
insan bazen gidenin ardından “iyi ki tanıdım” diyebilecek kadar güçlü olur. Bense şu an sadece “neden geldin?” diyebiliyorum. Çünkü her şeyi bu kadar derinden hissedip sonra hiçbir şey olmamış gibi giden biri, sadece yokluğunu değil, inancını da alıp götürür insandan.