kaloriferli evde doğup büyümüş çocuktur. misal küçük kaedeşimin sobayı ilk kez ananemler de gördüğünde hayal gücünün doruklarına ulaşıp uzay aracı muamelesi yapması gibi bir durumdur. yazıktır. o cızırtı ve foşurtu karışımı sese gülmek ve o salakça hareketten haz almak her gidi günler dedirtir.
tükürüğün soba yüzeyine temasından sonra çıkan o muhteşem sesi duyma şerefine erişememiş çocuktur kendisi.
biz çok tükürdük, çok duyduk o sesi.
zaman geçti bütün sevinçlerimiz, bütün güzel anlarımız hatta acılarımız hep bizimle kaldı.
pazar akşamları banyo yapıp erken yatmayı özledik sonra.
yorgana yarı ıslak sımsıkı sarılmayı özledik.
şimdi benim o çocuğa bir çift lafım var, iyi ki çocuk iyi ki tükürmedin o sobaya, iyi ki duymadın o sesi.
çünkü çocuk, çünkü eğer yapsaydın, şu an gözünden akan yaşları tutamıyor olacaktın.
bu cocuk banyodan çıktıgında ısınmak için sobanın etrafına geldiginde bir yerini yakamış cocuktur. buyumus ama yine cocuktur. yaşanmamış bir cocukluk varsa hala cocuktur.