içimdeki van gogh'un renkleri serin ve çiğ taneli bir bahar sabahında gökkuşağı gibi serpilirken, bir tual gördüm şimdi yeni. duygularımın kulağı kesildiğinden beridir renklere olan tutkum daha pastel ve daha keskin mi ne!
sen, hiç sevişmeyen güzel dilber: ürkekliğinin ve heyacanının beyaz rengi korkunun siyah rengiyle bir arada çelişirken, gözlerinin derinlerinde gizlenmiş renk açlığını bastırıyorsun ama yine de görebiliyorum. kör kuyuna atılan bir şuh bir taş var bende..utanma... yüzünü de eğme lütfen!..çenene dokunan elimle kaçan gözlerini ve bakışlarını artık kendime çevirdim ve daha rahat çalışabilirim. sen ve ben..birazdan her şeyi yok sayıp gerçekten buluşacağız. bu sadece küçük bir hazırlık.. evet.. şimdi böyle daha güzel gözlerin ve gözlerimden başka bi' şey yok...şuh bir körlüğün ilk adımı bu...
gözlerim gözlerine değdi artık..şimdi, ilham veren bu beyaz bedeninde sen ve ben resme başladık işte beraber. hiç bi' şey yapmıyor gibi görünsende sakın kendine haksızlık etme. bedenime dokunan titreyişlerin fırçamın otomatik pilotluğuna kendini bağladı bak. dokunuşlar kendiliğinden yerini bulurken rutinlikten farkı; pastel ve keskin renkli duygularımın beyaz bedeninin hemen üstünde rahatça ve özgürce dolaşması.
işte bitti..artık boş bir tual değilsin.
bi' bakalım:
+ senin yanında mona lisa tablosu da neymiş, pehhh!