hiç sevgilisi olmamış kısmını biraz törpüleyerek kendi üstüme çekebilirim bu evreyi. arada böyle tanıma aşamaları olsa da tutunamayan ilişkilerin ardından var olan ve insanı birden kaplayan his bu alışkanlık. daha fazla bireyselleşme, daha sorumsuz olabilme özgürlüğü, birbirinden farklı ortamlarda bulunma, istediğin kıza yanaşabilme rahatlığı gittikçe daha cazip bi hal alınca ciddi ilişkilere de biraz gereksizmiş gibi bakıyosun. bu enteresan fikirden aşık olduğum an vazgeçiyorum ama o aşk bitince yine eski moduma dönüyorum. insanlık halleri çok değişik hakikaten.
yalnızlığı, sevgilinin ya da bir kişinin yokluğuyla örnekleyen aklın alıştığı yalnızlıktan daha farklı yaşadığı için çokta önemi olmayan alışkanlık biçimidir. gün gelir bir sevgilisi olur lakin o alışkanlık olurda yalnızlığı baki kalır.
yalnızlıktan başka bir hayat tanımadığından dolayı gayet normal durumdur. genelde sevgilisi olan bireylere göre en iyisini yapıyordur, çünkü kafası rahattır, özgürdür ve sorumlulukları yoktur. öte yandan; diğer yalnız arkadaşları* da bu durumun kötü olduğunu düşünürler, çünkü sevgiliyle nasıl konuşulacağını, nerelere gidileceğini bilemeyeceğini söylerler ve ileriye dönük "ortak" bir hayat için bir eksiklik olarak adlandırırlar.
Ortada alışılacak bir yalnızlık yoktur, zaten yalnızlığın yürüyen versiyonudur kendisi.
Aynı zamanda hayatında özel bir insanın olmayışını ' yalnızlık' ile bağdaştırmak kesinlikle saçmadır. Bir sevgiliniz yoktur belki, bir karınız, duygularınızı çift taraflı paylaştığınız biri. Ama dostlarınız vardır, aileniz kalabalıktır, onlarca öğrenciniz vardır. Yalnız değilsinizdir. ' E onlarla sevişiyoz mu be abiie ? ' diyecek olursanız da; size iyi günler diliyorum.
kolay değildir.
arkadaş çevresinin bir yandan taşşak konusu, bir yandan teselli hedefi olursunuz. karşı cinsin ilgisi giderek azalır, çünkü tercih edilmeyensinizdir siz. e insanların bir bildiği vardır değil mi? anan babam da artık gay olduğuna kanaat getirmeye başlar, çünkü baban senin yaşında "dünyaları sikmiştir".