önceleri bir esinti misali başlar insanın içinde hiç sevgilisinin olmaması, gün geçtikçe büyür ve fırtınalar kopar insanın yüreğinde.''işte,yarınlar karşında bak, elbet bir gün sen de yaşayacaksın,sevecek biri seni de'' der içinden bir ses insana ve o fırtınalar güçlendikçe içindeki umutlar da artar, daha çok ve daha çok yaşamak ister insan.ne zaman birini görse içi ezilir, acaba bu o olabilir mi diye, onlarca şeye teşebbüs eder aşk için,
her doğan yeni günde tekrar filizlenen umutlarla gider işine, yollarda gözlemler yine insanları ve hayal dünyasında yarattığı o sevgiliyi arar gözleri, adeta hayalden hayale atlar, gördüğü her insanda.
aradan yıllar geçer ve o sevgili isteği asla bitmez insanın, iki günde bir sevgili değiştiren insanlara inat,tatlı gülümsemesiyle bakar hayata, sevgiliyi, o güzel sevgiyi arar hiç durmadan...
ve birden ölür, ölüm nedeni ise hazırdır;sevgisizlik.
yaşam zordur ve artık günümüz toplumunda aşk unsuru sadece maddi ve manevi çıkarlara dayanmakta.mevki, okumuşluk, sosyal çevre...tüm bunlar eskiye oranla aşkın oluşmasında artık çok daha baskın durumdalar.teknolojiyle birlikte dokunma, hissetme ve karşılıklı göz temasının azalmasıyla yukardaki durumun yaşanması muhtemeldir.
tanım:hiç sevgilisi olmadan ölmekle kastedilen yalnızca hiç birini sevmeden ölmek,hiç sevilmeden ölmek de değildir.günümüz toplumunda yaşanan aşkın yozlaştırılmasıyla yaşanabilecek durumdur.zira her hafta bir başkasıyla aşk(?) yaşayıp neden böyle yapıldığı sorulunca gerçek aşkı arıyorum,deneye deneye bulacağım denilmesi durumun ne kadar vahim olduğunu göstermektedir. iki kişinin de bu durumdan hiç gocunmaması* durumu ise artık insanların sahteliği ve birbirini deneme amaçlı kullanmasının normal olduğunu düşündüğünü gösteriyor.
bu durum modernlik olarak da yansıtılıyor son yıllarda.evet birbirimizin organlarını,duygularını,anılarını birbirimizin deneyleri için kullanalım.
sonra utançla değil de ne güzel deneylerdi onlar diye bakarız değil mi o anılara?