yaşta ve karizmada ağır, kişilikte hafif olan bir erkeğe ilgi duymaktır.
o karizmatik hali, ulaşılmaz tavırlarıyla, bir ahtapotun beyaz kabukları yuvasına toplayarak balıkları kendine çekmesi gibi çeker insanı kendine. gizemi ve ulaşılmazlığıyla büyüler. hiç senin olmayacağını düşünür gözünde devleştirirsin. kemer tokasında bir çakmağı ya da çakma bir narkotik şakasında silahtan çıkan alevi izlersin. sarı uzun saçları güneş ışınlarından daha etkileyicidir. görmek bile keyif verici madde etkisi yapar.
sonra bir gün aynı ortamda bulunursun. doğrudan hedefi haline gelirsin ve o gözünde büyüttüğün idol artık senin için kapının önündeki paspasın kıllarından farksız olur. eskisi gibi ulaşılmaz kalmadığı için zürriyetine küfredersin. gönül rahatlığıyla reddedip, balon olmuş egonu da alıp arkanı döner yürür gidersin.
aşk değildir. ulaşılmaz olana kendi hayallerini yüklemektir. ulaştığın saniyede ışık hızıyla bitiverir.
sahiplenmek güzeldir ama aidiyeti kapsayacaak kadar büyük bir sahipleniş aşkı öldürür. benimsin seninim durumları vahimdir ve gereksizdir.
hiç ulaşamayacağın birisine aşıksan diye de bir durum yoktur. aşık veysel e göre ulaşamadıkların aşktır. lakin aşklar ilişkinin yerine isim olarak kullanıldığından çok yadırganmıyor.
ulaşamayacağın birisine aşık olmak bir gün ona ulaşma ümidi için çalışma kutsallığını sağlayan harika bir duygudur.
o biri için sürecek uzun bir bekleyişin habercisidir. bu bekleyiş kimileri için hiç bitmez -keza bitmediği durumlarda adı aşk olur, kimileri içinse bitince bir anlamı kalmaz. necip fazıl'ın bir şiirinde bu duruma pek uyan harikulade dizeleri vardır efenim. şöyle ki: