bu benimdir. lisedeyken okuldan sonra ve yaz tatillerinde eczanede çalıştım. patron ibnein biriydi. 1 liranın hesabını yapan heriflerden. bu eczane gibi bi kaç dükkanı daha vardı. ve her ayın 1 inde kira yatırmaları gerekiyodu. ayın 1 i olduğunda patron bana banka kartını verip kontrol etmemi isterdi kiralar yatmış mı diye. ve her ayın 1 inde aramızda bu gerizekalı diyalog geçerdi.
patron: baktın mı oğlum hesaba?
hbo: baktım ali bey? kiralar yatmamış. hesapta para yok.
patron: hiç mi yok?
hbo: hiç yok.
evet var ama yedim parayı amk. vermiyorum paranı. bu mallar hep patron olmak zorunda mı ya?
+geçen gün işportadan gömlek aldım. poşetini açmamıştım. eve geldiğimde açtım poşetini bi baktım gömleğin kolları yok.
-hiç mi yok?
(bkz: sad but true)
"hiç mi yok" sorusu türkiye'de 70'lerin sonu ve 80'ler de yoklukla ortaya çıkmıştır. o dönemde, dedem mahallenin bakkalı idi ve şöyle diyalogları arada bir yardım olsun diye dükkanda duran bendeniz de sık sık yaşıyordum;
müşteri : s.a. küp şeker alacaktım.
dedem : a.s. küp şeker kalmadı.
müşteri : hiç mi kalmadı? (müşteri bu soruyu sorarken gözleri tezgah altını gösterirdi, yani tezagha altında varsa ben birkaç kuruş fazla verip almak istiyorum)
dedem : biraz var, ama 100TL (aslında 70-80TL fiyat)
müşteri : alayım.
gerçekten zor bir durum olmasına karşın sakin kalabilmek peygamber sabrı ister, karşıdaki insan bir çocuk değil de yetişkin ise eğer bu insana daha çok koyar çünkü karşındaki şahıs seni yalancı yerine koymaktadır.
akşam saatlarinde arkadaştan mesaj gelir: "yarın sınav var mı?"
"hayır yok" diye attığım mesaja karşılık olarak "hiç mi yok?" mesajı gelince, kelimelerim kifayetsiz kaldı. diyecek söz bulamamıştım. sanki o mesaj bana hiç gelmemiş gibi davranıp, hayatıma devam ettim.