Hiç kimse 15. yüzyılın Avrupasında cadı avlarında yakılan bir buçuk milyon kadından biri olmak istemezdi. 1900lü yılların başında Amerikada bir siyah olarak dünyaya gelmek de istemezdi. 1940lı yılların Nazi Almanyasına bir Yahudi ya da bir çingene olarak gözlerini açmak da... Kimse 1988 Halapçesinde Ebabil kuşu olmak istemezdi, elma kokusuna koşan bir çocuk da 2 Temmuz 1993te bir otelde, 19 Aralık 2000de Ulucanlarda, Ümraniyede, Çanakkalede, Bayrampaşada görünmez alevlerle yanmak da Roboskide katır ve kaçakçı da olmak istemezdi, hiç kimse ama hiç kimse O kadar olmak istemeyeceğimiz şey ve yer vardı ki
Kimse bir süt çiftliğinde dünyaya gelen bir erkek buzağı olmak istemez. Bir dosya kâğıdı kadar büyüklükteki kafeslerde yumurtlamak zorunda bırakılan bir tavuk da... Yumurtadan çıktığı gibi pres makine atılan, yumurta endüstrisi için faydasız görülen erkek civciv de Ciğeri için hortumla beslenen ya da göğüs tüyleri kanatırcasına yolunan kaz, dişi için kafası kesilen fil, boynuzları için burunları kesilen gergedan, denizinden ayrılan yunus, duvara doldurulmuş kafası asılmak için avlanan geyik, spor olsun diye vurulan kurt, Romanyada 65.000 sokak köpeği, sütten kesilmemiş pirzola olacak kuzu, sirklerde insan eğlendirmek için kutuplardan çalınan penguen, çanta olacak yılan, kürkü diri diri yüzülecek samur, kafeslenecek papağan, elektrikli kırbaçla eğitilen ayı, yavrusundan ayrılan, sütü demir makinelerle sağılan, memeleri iltihaplanmış bir inek, mezbahaya giden kamyonda koyun, laboratuvar kafeslerinde maymun, fare, tavşan, kurban pazarlarında satılan köle Kimse; en çok mezbahalarda, süt çiftliklerinde, yumurta çiftliklerinde, kürk ve deri çiftliklerinde, hayvanat bahçelerinde, laboratuvar kafeslerinde dünyaya gelmek istemezdi belki de
Kimse ama hiç kimse dört günde katledilen 4.000.000 canlıdan biri olmak istemezdi, otoban kenarlarında...