Anne ve babasıyla görüş ayrılığına düşmeyen, çatışma yaşamayan var mıdır?
Büyümeye çalışırken, birey olmak için çabalarken, kendimizi, varlığımızı ispatlamaya uğraşırken, kanatlarımızla uçmaya gayret ederken, onları kırdığımız, yargıladığımız hatta suçladığımız zamanlar yok mu?
Her şeye rağmen yanımızda duran, varlıklarıyla güvende hissettiren, düştüğümüzde elimizi ilk tutan, ağladığımızda gözyaşlarımızı silen de onlar değil mi?
Hiç kimse anne baba olarak doğmuyor. Çocuk sahibi olunca onlar da adım adım, yaşayarak ebeveyn olmayı öğreniyor. Bildiklerinin, gördüklerinin, tanık olduklarının en iyisini yapmaya çalışırken onlar da hatalar yapıyor, tökezleyebiliyorlar.
Onlar varlık sebeplerimiz, koşulsuz seven ve koruyanlarımız, gölgesinde serinlediğimiz ulu çınarlarımız.
Bildiklerinin en iyisini yapmaya, verebileceklerinin en iyisini vermeye gayret eden ebeveynlerimiz, oldukları gibi kabullenilip sevilmeyi, sarılıp sarmalanmayı, saygı görmeyi hak ediyorlar. Yargılamadan, suçlamadan...
Hayattaysa anne ve babamız yaşarken kıymetlerini bilmek gerek. Gittikleri vakit bıraktıkları boşluk hiç bir şekilde dolmuyor çünkü.