birini niye seviyoruz ki biz?mesela ben seviyorum ama çocuğum gibi..yani elimden gitse (ne kadar elimde olduğu tartışılır) takarım kafayı üzülürüm kötü olurum..sıkıcı depresif,hayattaki çoğu abukluğun ana kaynağı bir konu..
beklemek , özlemin yol açtığı bir eylemdir. özlem, sevmekten ileri gelen asil bir duygudur, sevmekse gerekliliği anlaşılmayacak kadar derinlerde olan kutsal bir coşku. sahipsizdir sevmek, sadece sahiplenir ansızın ve gider haber bırakmadan.
beklerken özlersin, özlerken seversin,severken farkına varırsın geri dönüşün olmadığının o kutlu yolda.
o kutlu yolda yürürken geri dönmek istemezsin, seversin, seversin, seversin. özlersin sevdikçe, beklersin özledikçe, seversin bekledikçe.
işte böyle bir kısırdöngüdür aslında sevmek sevilmek. hep aynı temaların önünde dans etmektir. ancak bir farkla dans ederken sıkılır insan farklı figürler farklı ritüeller arar.severken yapmaz bu abuklukları, sevgi kaldırmaz farklılıkları. herşey aynı olsun yeterki. sevdiğin aynı kalsın hep baki. hep o. hep o. hep o. sevmekten yorulmaz insan ve dahi yorulanı da görülmemiştir henüz. sevmek ibadettir. bkz : (#293508) kutsaldır sevgi ve paha biçilemez bir kıymettir. kıymeti bilinmelidir.
gerek yokken diye bir deyim yoktur sevginin içinde. sevgi gereklidir. özlemek gereklidir. beklemek gereklidir. zira bunlar bir aşkın temel taşlarıdır. bekleyeceksin yeri geldiğinde, yeri geldiğinde özleyeceksin, ama elbet bir gün kavuşacaksın. hasretin vuslata, özlemin kavuşmaya yenik düştüğü o kutlu gün herşeyini vereceksin sevdan uğruna ve seni senden alan o güzel sevgiliye koşacaksın.durmadan, aldırmadan tüm gereksizliklere. sarılacaksın hiç bırakmamacasına. kavuşacaksın hiç ayrılmamacasına. ve diyeceksin ki :
hiç gerek olmasaydı sevdamız bu kadar kutlu olur muydu???
ne gerek var sevgiye kardeşim, sevgi acı verir özlem hissettirir ki özlem de acı verir sonra beklemek en sıkıcı şeydir denilen durumdur ki sevmek biraz da mazoşizm kokar.
insan evladı az da olsa bir umut olsa onla yaşamak ister.umud ettigi seyin olma gibi bi ihtimal olmasa bile artık pollyanacılık oynamaktan gerçekleri göremez.bazen bazı şeyler kabullenip ona göre hayata yön vermek daha mantıklı olabilir cünkü atı alan üsküdarı geçmiştir.
aslında hiç bir gereksinimin gereği yoktur tarzında bir başlık olmuş .
şimdi insanoğlu yada kızının bedeni ve belleği terbiye hususundan olaya bakmaya çalışırsam belki bu başlık için aklımdaki şeyleri yazabilirim deyip ...
efenim bu soruları cevaplamadan önce sorulması ve bilinmesi gereken durum sevginin varoluş biçimi ve beslendiği yer sorunudur ...
sevgi , özlem , bekleme hepsi aynı kaynağın farklı kollarını oluşturan büyük bir nehir misali etrafımızı çepe çevrelerken kişi nasıl olurda ellerini kollarını açıp buna dur diyebilir ???
sevgi büyük bir başıbozukluğu , serkeşliği , kutsal egoları içinde barındırırken hangi organıyla kişi sırtını dönebilir kendisine ?? nasıl dur diyebilir gecenin renklerine ??
yunus emre hepimizin bildiği o muhşeteşm dizelerinde " bir ben var benim içimde / benden öte benden ziyade " derken aslında sevginin kontrolsüzlüğünden ve dizginsizliğinden bahsetmiyor muydu ki ?
sevgi , özlem , bekleme belki de en önemli gerek biçimiydi de kişi bunu inkar edebilmek için kendi cinayetine fail oluyordu ...
-hic gerek yokken seviyorsun bekliyorsun özlüyorsun neden cezmi mal mısın sen?
+aşığım ulan aşık anlamıyor musun kıçımdan ateş çıkıyor
-ipnesin lan sen düpedüz ne aşığı haha
+ağzına zıçarım hilmi kızdırma beni
-aman aman ateşin yakar bei uzak dur haha
karşılıksız olduğunu ve hiç birzaman karşılıklı olamayacağını bilsende canını yakarcasına severken, sana arkadaşça sarıldığında bunu şahsına sunulmuş bir hediye kabul edip deli gibi özlemek ve gelmeyeceğini bile bile kapılarını sınırsızca açıp defalarca beklemektir...
sebepsiz acılar zinciridir. sebep yoksa, gerek de yoktur aslında. demek ki; sevilmeyecek, özlenmeyecek, beklenmeyecek insandır. özlettiğine ve beklettiğine göre hayatınızda yoktur zaten. gönlünüzden de kovun. vurun tekmeyi gitsin.