bugün

tam da bu...
insanın kendi içinde büyüttüğü çocuktur adeta. Zamanla büyür, olgunlaşır, ömür boyu size arkadaşlık edecek bir yapıya bürünmeye başlar. Siz ve özleminiz. Zaman zaman düşünürsünüz "burada olsaydı da bunları görseydi,duysaydı" yada "beni bu son halimle görseydi keşke, çünkü artık tırtıl değil bir kelebeğim" gibi yada bu kapıya çıkacak şeyler.

Bu düşüncenin illa ölen birinin ardından ortaya çıkması diye birşey de yoktur. Bu dünyada yada diğerinde, sonuçta gelmeyecek işte.

ayrıca duygusal bütünlüğü bozacak ama : (bkz: o gelmezse biz gideriz hacım)
Nefes almak gibi
Sevmek ve sevilmek gibi
Çocuklar kadar beklemek gibi
Ve yaşamaya dair ne varsa hepsini bilmek gibi
Hece hece heceliyorum içimden
Bir nehir denizi nasıl özler
ona her ulaştığında vuslat gibi
Ya da yağmur toprağı
Her damlada son kez yağmak gibi
Kocaman harflerle yazsam da sığmıyor üç heceye
Kelimelerin oyununa
esirliğine boyun eğilmişliğim
Yaşamaya mecbur müebbet mahkum gibi
ilahi olmayan bir kitabın
ilk sözü olacaksa eğer
Senle başladı her şey
En çok da özlemek gibi...
MORPEUS
Sigaranın duvarda yarattığı halisülasyonlarda onu aramaktır.
yaşanmamışlıklara duyulan özlemdir.
kavuşmların yalnızca hayallerde yaşanmasıdır.
Asla dönemeyeceği bir yere giden canından bir parça haline gelen, insanın, gözünde fevkalbeşer olarak gördüğü varlığı özlemesidir. (#3579751)
ayriyetten;
(bkz: hazreti muhammed)
(bkz: hazreti ali)
aptallıgın zirve yaptıgı anlardır...*
hiç gelemeyecek birini özlemekten daha kötü olmayan duygudur.
özlemek kelimesinin anlam kazandığı durum. beklenen biri özleniyorsa, geldiğinde son bulur özlem, e bitmiş özleme de özlem mi derim ben.
tam iki göğsün ortasına saplanmış bir bıçak gibidir hiç gelmeyecek birini özlemek. birileri bıçağı hergün daha derine saplar. hergün daha fazla acır canınız. bağırmak haykırmak istersiniz ama sesiniz çıkmaz.
hergün yastığa başınızı koyarken onu düşünürsünüz, uyandığınızda o vardır aklınızda. bazen ağlarsınız yüzünü unuttum diye. çünki hiç bir fotoğrafı yoktur sizde . kafanızdaki o yüzü; sadece 25 gün gördüğünüz yüzü, hiç dokunamdığınız o yüzü aklınıza yazmaya çalışırsınız bir daha hiç gelmeyeceğini bildiğiniz için.
öbür dünyada karşılaşacağınız günü beklerseniz. ölümden hiç korkmazsınız.
biliyorum gelmeyeceksin bir daha gelemeyeceksin gittigin yer cok uzak, calan her telefona umutla kosmuyorum cunku biliyorum imkanın yok arayamıyorsun diye kendimi kandırıyorum.
kabullenmeyisim kendimle yuzlesmekten korktugumdan, bir gun aynaya baksam ve herseyi kabul etsem sanki yuzun silenecek gozumden, sesin kulagımdan, kokun burnumdan gidecek diye korkuyorum.
hic gelmeyecek birini ozlemek mi, iste hic gelemeyecegin icin sana ozlemim, gozumden akmayan son damlam.
(bkz: godot yu beklerken)
(bkz: waiting for godot)

adlı oyunda samuel beckett fazlasıyla harika bir şekilde anlatmıştır zaten.
zamanla hissizleşmenize yol açandır.
her yeni günde dogan güneş umutlarını sular, büyütür içinde, kök salar. zaman geçirmez, içinde beklemenin verdigi o hazzi. kaç bin kez lanet etmişsindir oysa. kaç bin kez yarin yeni bir gün olucak umutlarimin olmadıgı desende kendine. gözlerin açildigi zaman o yeni güne, başucunda yine umutların ve yüzünde acı bir gülümseyiş. vazgeçemememidir, yoksa umutlarinin tükenmesinden korkmakmi anlayamaz insan. tek gerçek vardir o zaman diliminde. umutlarin ve gözlerinde hep taşıycagin o hazan..
o artık özlemekten çıkmış bir olaydır... farklı bir boyuttur. ya boyut diyorum da nedir ulan bu? nedir canına yandığımın dünyasında... onu gittiği günün ardından tam bir sene bekledim. sabah uyanır, balkona çıkar, gece yatana kadar orda oturur, gelen-geçen her arabaya eğilip bakar, sonra da onun olmadığını anlayınca içeri çekilirdim. zamanım böyle geçerdi.. küçüktüm. şimdi büyüdüm. beklememeyi öğrenmiş bir büyümeyle... ben gelip beni alacağı günü bekledim. alıp yemeğe götüreceği, orda benimle yapacağı konuşmaları.. bana anneni üzme, ödevlerini düzenli yap, abinle iyi geçin, paran var mı türden yapacağı konuşmalarını bekledim. o kocaman kollarıyla beni sarışını, göbeğine başımı koyup ağlayacağımı, ona "seni seviyorum baba" diyeceğim günü bekledim. biliyorum bir daha hiç gelmeyeceksin ama gittiğin halde hala beni takip ediyorsan seni çok özlediğimi bil baba. sana ne kadar ihtiyacım olduğunu, zor durumlarda ne kadar yalnız kalıp; hayatla tek başıma mücadele ettiğimi bil. yaşamın her türlü acısını nasıl yaşadığımı, babasızlığın bir kız çocuğuna nasıl koyduğunu bil... ve evet geldiğinde sana bunların hepsini anlatacağım. seni hem çok sevip hem de senden çok nefret etmenin ne demek olduğunu anlatacağım.
necip fazılın şiiri guzel anlatır.
(bkz: beklenen)
hiç görmediğin birini sevmek gibi bir şeydir.
geçip giden zamanların içindeki özleminin belini büküp kıracağı ve "sonucu bilinen" boş bir beklentidir.
ölen birini özlemektir.

(bkz: baba)(m)
hiç gelmeyecek birini beklemekten daha az acı veren durumdur. yalnızca özlersiniz. keşke dersiniz, geçer gider. beklemek öyle midir? her an, her gün bir yerlerden karşınıza çıkmasını beklersiniz durmadan. o boşluk içinde sallanır durursunuz. her gelmeyişte bir gün daha siler atarsınız ömrünüzden. her gece yastığa başınızı koyduğunuzda, bir sonraki güne ertelersiniz umutlarınızı. ve her geçen gün bir şeyler daha eksiltir sizden. özlemek acı verir, ama beklemek en beteridir.

velhasılıkelam gelmeyecek birini beklemek de, özlemek de akıl karı değildir.
önce küçük turuncu bir tabure üstünde otururkenki görüntüsünü görürüm gözlerimi kapatıp düşündüğümde. sonra mutfak balkonuna uzanmış ağacın dallarından çitlembik toplar o tabureden kalkıp. bakırköy den bir trene bindirip beni eminönünde kuşlara yem atmaya götürür ardından. eve dönüldüğünde mutlak yorgunluk hissiyle akşam olunca rakı açılır ve uyku vaktim geldiğinde anason kokusuyla karışık bir öpücük kondurulur yanağıma. Ne zaman bu hayale yumsam gözlerimi dedem gelir aklıma yüreğimin en kılsız yerinden. Bir de o kadar tükettiğim rakıya rağmen sahip olunamayan o güzel anason kokusu burnuma.
(bkz: yarali ceylanim)
ne kadar direnirse dirensin, herkesin başına gelmiş-gelecek-şey. acı ama gerçeklerden birisi de bu.
özlemek dediğin zaten tek kişik bir eylemdir, mevzubahis özlemek ise biri gelse ne olur gelmese ne olur. züğürt tesellisi olarak da özlenenecek birinin olmamasından iyidir.